Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

182 syf.
·
Puan vermedi
Serkan Üstüner, Hükmen Mağluplar adlı kitabının ardından ikinci kitabı Fazilet’in Tımarhanesinde Sekizinci Senfoni’yi biz okurları ile buluşturmuş. Bir okur olarak romanların, şiirlerin ve hikâyelerin farklı isimlerine pek bir hayranım. Serkan Üstüner’in hikâye kitabına verdiği bu isim içinde aynı şeyi dile getirebilirim. Bir espriden öte mutlaka bir hikâyesi olmalı diyerek araştırıyorum ve yazar’ın bu konuda birkaç cümlesine denk geliyorum. Şöyle diyor, “Kitabın ismi aslında yine Fazilet’in özne olduğu bir isimdi ama gece saat 3:41’de Beethoven Sekizinci Senfoni’sine dair bir şeyler okurken yazdığım öyküyle Sekizinci Senfoni arasında bir bağ olduğunu gördüm.” Bir kez daha sanatın edebiyat ile buluşması yüzümü gülümsetiyor. Kitabın içinde on bir hikâye bulunuyor. Her biri birbirinden farklı her biri insan hikâyesi. “İyi de Aykut’la Songül Neden Aşağı Kattaydılar, Sevda Yüklü Kervanlar Unkapanı’ndan Geçer mi? Rüyadan Uyanmadan Önceki Son Mucize” gibi isimlerle okurda hem merak hem ilgi uyandırıyor. İstanbul’un kenar mahallerinde geçen hikâyelerde umutlar, umutsuzluklar, sevdalar, hüzünler ve Müslüm baba’yı dahi okurken aslında her karakterin ne kadar bizden olduğunun farkına varıyoruz. Binaların birbirine daha çok yaklaştığı fakat insanların giderek uzaklaştığı bir çağda yaşarken kitaptaki hikâyelerin doğallığı, karakterlerin samimiyeti aklıma bunları getiriyor. Yaşınız ne olursa olsun bir zamanlar mahalle kültüründen geçen bizlerin kendinden, geçmişinden ve belki büyüklerinden bir parça bir şey anımsayıp gülümseyebileceği hikâyeler yazılmış diyebiliyorum. Bu yüzden Serkan Üstüner’in samimi dili ve karakterleri konuştururken dahi bunu kaybetmemesini takdir ediyorum. Bir olaya nasıl tepki verilmesi gerekiyorsa öyle verdiriyor bunu da bize Raif bey karakterinin sevinçli bir anındaki tepkisiyle gösteriyor. Hikâyeler bir kurgudan öte okurun önünde gerçek bir hikâyeye dönüşüyor. Bu da sürükleyiciliği artırıyor ve kitabı elinize alır almaz ara vermeksizin okumuş oluyorsunuz. Sanırım gerçeklik payı daha fazla bulunduğu için “Berduş’la Nizam - Nizam’la Berduş” hikâyesi beni etkiledi. Buna ek olarak “Fazilet’in Tımarhanesinde Sekizinci Senfoni” yani Reşat’ın hikâyesini diğerlerinden daha keyifle okudum. Kitap genel olarak film gibiydi sanki. Eski Yeşilçam filmleri gibi belki onlardan daha güzeldi. Hatta Fazilet’in ses tonu yükseldikçe açtım senfoniyi dinledim. Karakterle bütünleştirdim ve okurken inanılmaz keyif aldım. Kitabın kapağını kapattığımda, “Celâl gibi bir delikanlı şimdi bunları yaşıyor ya da Reşat gibi insanlar hala vardır” diyorum. Her hikâye, her karakter insana bir şey katar derler. Hülasa, bütün umutsuzluğun ve bunalımların sonunda insanın pes etmeyişi ve umut kavramına yeniden sarılışı bize aktarılıyor. Sıradan insanların hikâyesi hep birbirine benzer belki ama insan olanın hikâyesi hiç bitmez. Serkan Üstüner’in kalemine ve emeğine sağlık.
Fazilet'in Tımarhanesinde Sekizinci Senfoni
Fazilet'in Tımarhanesinde Sekizinci SenfoniSerkan Üstüner · Ötüken Neşriyat · 201920 okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.