Gönderi

“Gecenin mahremiyetini yırttım.” derken Rimbaud’u kaçımız anladı, verlain korkularının kendini uyutmadığını, Nietzsche otel odasında kusmukları içinde ölürken yanında hiç kimsenin olmamasını, Miller’ın karısını sattığını bile bilmiyoruz belki de… Gorki gibi yazabilmek için on yılımı harcarım diyebilecek kaç deli var aramızda, Descartes’ın alın kuralları eserini yazdıktan sonra tebessüm içinde övünerek kahvesini yudumladığını, kendi romanında kurguladığı kişiliğe herkesten önce kendisinin inandığı Gogol gibi, kaç kişi var kurgusuna güvenen? Tarih deliliklerle dolu… Cipolla’nın iktisat tarihine meydan okuduğunu bile unutmuşuzdur. İbni sina’nın “tıbbı üç kelime içine alıyorum.” dediğinde kibirli halini, Batuta her gördüğü yüze inancını sorduğunu, Farabi mutluluk teorisini kalem alırken mutsuz olduğunu kaçımız düşündü ki? Düşüncelerin sakıncalı olabileceğini bile kralların savaşları kaybettiklerinde anladıklarını, kardeş kavgalarının gölgesinde suskunlukları, saray odalarında musiki yerine fransız müziğinin seslendirildiğini, kaç kişi gerçeklerin bizim düşündüğümüz gibi olmadığını biliyor ki? Tarih deliliklerle dolu….
··
101 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.