Gönderi

Füze Kalkanı Sistemleri ve Rusya-ABD Gerilimi 10-11 Şubat, 2007 tarihlerinde Almanya’da 43.’sü düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, ABD’yi kastederek “her alanda sınırlarını aştı” ifadesini kullanması, Batı’da bomba etkisi yaratmıştı. Gerek Rusya’da gerek Batı’da yeni bir Soğuk Savaş’tan bahsedilmeye başlanmıştı. O zamandan bu yana, Rusya ile Batı arasında esmeye başlayan bu soğuk rüzgarın şiddeti her geçen gün artmaktadır. Bilindiği üzere Rusya’yı tavrını sertleştirmeye iten başlıca neden, ABD’nin Avrupa’da füze kalkanları yerleştirme planlarıdır ve bu konuda tarafların karşılıklı suçlamaları sürmektedir.346 Varşova Paktı’nın dağılmasıyla birlikte, Moskova NATO’nun da varlık nedeninin ortadan kalktığını dolayısıyla örgütün lağv edilmesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Ancak NATO, terörle mücadele gibi yeni görevler üstlenmenin yanısıra, Varşova Paktı’nın eski ülkelerini bünyesine almak suretiyle genişleme sürecine girdi. Moskova doğal olarak bu genişlemeyi, kendisine karşı yöneltilen bir tehdit olarak algıladı. Zira artık NATO’nun askeri güçleri, Rusya’nın sınırına dayanmış durumda. Moskova bundan sonra en azından Ukrayna, Gürcistan ve diğer BDT ülkelerinin üyeliklerini engelleme çabasında. ABD’nin Çek Cumhuriyeti, Polonya, Romanya ve Bulgaristan’a füze kalkanlarını yerleştirme planlarını da Moskova Batı yayılmacılığının devam etmesi ve kendisine karşı girişilen bir eylem olarak algılıyor. Rus yetkililer, ABD’nin Avrupa’ya yerleştirmeyi planladığı füze kalkanlarının asıl hedefinin İran ve Kuzey Kore olduğuna inanmıyor. İran Ulusal Güvenlik Sekreteri Ali Laricani de Rus yetkililere bu noktada destek verdi. Laricani, “Avrupa, İran füzelerinin hedefinde değil ve asla olamaz. Avrupa ile güçlü ticari bağlarımız var” diyerek iddia sahiplerini “yalancılık”la suçladı. Nitekim Vladimir Putin, Başkan Bush’un kalkanların Rusya’ya karşı yerleştirilmeyeceği konusunda kendilerini ikna edemediğini ve Moskova’nın da ABD füze kalkanına misilleme olarak füzelerini Avrupa yönüne çevireceğini ilan etti. Putin’in son açıklamaları, ABD’yi kızdırmış olmalı ki Bush bir kez daha Rusya’nın anti-demokratik bir ülke olduğu ve Rusya’da insan haklarının ihlal edildiği eleştirisinde bulundu. ABD böylece, Rusya ile sorun yaşanan dönemlerde kullandığı geleneksel demokrasi ve insan hakları eleştirisine dönmüş oldu. Halbuki, özellikle 11 Eylül’den sonra Rusya ile Batı’nın yakınlaştığı dönemde bu ülkenin demokrasi ve insan hakları sicili önemli bir sorun olarak gündeme getirilmiyordu. ABD’nin füze kalkanı planları sadece Rusya-ABD ilişkilerini değil, Rusya’nın Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini de gerginleştireceğe benziyor. Rusya ile AB arasındaki ilişkilerde zaten son dönemde küçük çaplı bir kriz havası hakimdi. Bunun nedeni eskiden Varşova Paktı, şimdilerde ise AB üyesi olan ülkelerin Rusya’yı halen tehdit olarak görmeleri ve Rusya karşıtı politika izlemeleri. Bu durum Rusya-AB ilişkilerine de zarar veriyor. Neticede, ABD’nin füze kalkanı sistemleri Rusya’nın son dönemlerde artan etkinliğini sınırlandırmaya ya da en azından etkinliğinin daha ileri noktalara ulaşmasına engel olmaya hizmet edebilir. Özellikle enerji kaynaklarından sağlanan gelir sayesinde Putin Rusyası son dönemde gerek iç politikada, gerek dış politikada büyük mesafeler kat etti. Yeltsin döneminde parçalanma senaryolarıyla gündemde olan Rusya, Putin’in iktidarı döneminde tekrar sözü dinlenen bir ülke haline geldi. Dış borçların büyük bir kısmını kapatarak daha bağımsız politikalar izleme olanağı buldu. BDT coğrafyası, Balkanlar, Orta Doğu, Asya-Pasifik ve hatta Güney Amerika’daki hareket alanı genişledi. İşte bu tablo, Putin’in deyimiyle “kendini Tanrı ilan eden” ABD’nin oyununu bozmaktadır. Nitekim, İran ve Suriye’yi uluslararası yaptırımdan koruyan, Kosova’ya bağımsızlık verilmesine direnen, ABD’nin enerji projelerini sabote eden ve ABD’nin “arka bahçesi” Güney Amerika’da ABD karşıtı yönetimlerle işbirliği yapan ülke Rusya’dır.348 Rusya’nın güçlenerek “geri dönüş”ü hiç şüphesiz Batı’da rahatsızlık yaratmaktadır. Kendisini Soğuk Savaş’ın galibi olarak kabul eden Batı, Rusya’nın tekrar dirilip planlarını bozmasını istememektedir. Rusya ise tek kutuplu dünya düzeninin doğru olmadığını ve bu sistemin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Artık bu dünya düzeninin kurallarını belirleyenlerden biri olmak istemektedir. Bunlara rağmen yeni bir Soğuk Savaş’tan bahsetmek gerçekçi olmasa da, en azından Rusya ve ABD arasındaki çıkar çatışmasının şiddetlendiğini söylemek mümkündür. Bu çerçevede 2008’de iki ülkede de gerçekleşmesi beklenen yönetim değişikliklerinin önemli sonuçları olabilir. Putin’in yerini büyük ihtimalle başka bir ismin alması, ABD’deki seçimleri de Cumhuriyetçilere göre Rusya’ya karşı daha sert bir politika izlenmesinden yana olan Demokratların kazanması ihtimalleri mevcuttur. Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde ise, 2008 yılında iki ülke ilişkilerinde bir kırılma noktası yaşanabilir
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.