Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Rand gülümseyerek ona döndü. “Artık tehdit değiller. Ben...” Aniden sustu ve yana baktı. Min döndü ve donakaldı. Tam al’Thor yakında duruyordu. Taş’ın kapılarının birinden çıkmış, avluya inen alçak basamaklarda duraksamıştı. Rand’ın duyguları yine kuruntulu bir hal aldı ve Min onun daha önce ne aradığını anladı. Tam kıpırdamadan oğluna baktı. Saçları kırdı ve yüzü kırışıktı, ama pek az insanın sahip olduğu sağlam bir yapıya sahipti. Rand elini kaldırdı ve kalabalık -Aes Sedailer de dahil- aralandı. Rand açılan boşluktan geçti, Min de peşinden. Avluyu aşarak merdivene yöneldi. Rand tereddütle o birkaç basamağı tırmandı. Avlu suskunlaştı; martılar bile gaklamayı bıraktılar. Rand basamaklarda durdu ve Min onun gönülsüzlüğünü, utancını ve dehşetini hissedebiliyordu. Öyle tuhaf geliyordu ki. Rand -hiç titremeden Terkedilmişlerle yüzleşen Rand- babasından korkuyordu. Rand son birkaç basamağı iki uzun adımda aştı ve Tam’e sarıldı. Bir basamak aşağıdaydı ve bu boylarını hemen hemen eşitliyordu. Aslında, o haldeyken Tam neredeyse bir deve benziyordu ve Rand da onun yanında babasına sarılan bir çocuk gibi görünüyordu. Yeniden Doğan Ejder orada, babasına sarılırken, ağlamaya başladı. Toplanmış Aes Sedailer, Tearlılar ve Aieller bu sahneyi ciddiyetle izlediler. Hiçbiri kıpırdanmadı ya da sırtını dönmedi. Rand gözlerini sıkı sıkı yumdu. “Özür dilerim, baba,” diye fısıldadı. Min bile zar zor duyabiliyordu. “Çok özür dilerim.” “Sorun değil, oğlum. Hiç sorun değil.” “O kadar korkunç şeyler yaptım ki.” “Kimse zor yolda hiç tökezlemeden yürüyemez. Düşmen seni yıkmadı. Önemli olan bu."
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.