Kitabın anlattığı mevzunun geçtiği bağlam üzerine düşünmeden fevri şekilde bir alıntıya atlanirsa şu anki sizin durumunuza düşer insan. Medeni kanundan önce hangi kanun uygulanıyordu? Medeni kanun Islami olursa kadının konumu nedir, evidir tek kelimeyle, herhalde buna bir itirazınız yoktur. Birçok konuda da çağın gerisinde haklara sahiptir. İstenildiği kadar 7. yy Arabistan şartlarına göre makul ve yüksek haklar getirilmiş denilirse denilsin, bu hükümlerin değiştirilemez evrensel olma özelliğinden dolayi her dönemde uygulanmasi gerekildigi yargısıni değiştirmez. Haliyle çağ değiştikce, insanın hayata ve kendine bakışı değişikce halihazırdaki bu hükümlerin yetersiz kaldığı göz ardı edilemez. Istenildigi kadar fitrat denilerek bunlara kutsiyet atfedilsin, değişime karşı hiçbir çağın gerisinde kalmış bir kutsiyet direnemez.
TC Devleti'nin kadına sağladığı hakların onda birini İslam'da görülmez. Çünkü İslam'da en baştan erkek, kadından üstün görülmüştür. Buna isterseniz farklı yorumlar getirin, o sizi bağlar. Ve bu yorumlar üzerine de tartışıp zamanimi israf edemem, geçmişte çok ettim, bir faydasını da görmedim. Haliyle eğer TC Devletinin derdi eşitlik değilse bile size göre buna karşı çıkmayıp onaylamaniz gerekmez mi, dinin gereğini yerine getirmişler o halde. Ama dedigim üzere sizin iddia ettiğiniz gibi bir durum söz konusu değildir.
Kadın hakları modernleşmeyle başladı vesaire tarihsel arka planında hakliliginiz var lakin bunu o kadar genisletiyorsunuz ki Atatürk'ün kadın haklarına dair yaklaşımını ve Türk kadınlarına olan olumlu yaklaşım ve girişimlerini küçülterek görünmez kılma çabası icindesiniz. Dünyada kadın haklarının başlaması ve etkinlik göstermeye başlaması, bunların illa Türkiye'de de ve aynı zamanda görülecegi manasına gelmiyor. Öyle ki şu an nicel olarak 2020 senesinde yaşanıliyor gözüküyorsa da aslında dünyanın her yeri 2020'yi nitel olarak aynı düzeyde yaşamıyor. Atatürk'ün çabaları olmasaydi eğer Türk kadını hakları kim bilir ne zaman kazanabilirdi, muammadir. Bunu anlayabilmek için döneme dair biraz okuma yapmak kafidir.
Evet, dünya geçen yüzyıllardaki aydınlanma vesaire hareketleriyle Tanrı kavramını daha iyi ele alarak ondan uzaklaştı. Ama bunun sonucunu salt yalnızlık, depresyon vesaire kötü şeylere bağlamak da yanlış. Kuzey ülkelerinde ateizm yüksek ama mutluluk da yüksek. Ayrıca mutluluk, yalnızlık vesaire olgular salt varoluşsal konulara göre sekillenmiyorlar. Başka hususlar da etkili oluyorlar: ekonomik, sosyal özellikler, eşitlik, adalet, refah vesaire.
Evet, insanlar kafalarindaki dine veya Tanrıya inanırlar. Bu da normal. Siz de mesela böyle inanıyorsunuz muhtemelen. O halde siz de mi ateist oluyorsunuz. Bir kere bunun ölçütü ne oluyor: bin tane farklı yorum getiriliyor dini kaynaklara, her bir yorum da insani olduğuna göre yani hangi yoruma uyarsaniz uyun yine bir zihnin dinine ve Tanrısına inanmış olacaksınız, kendiniz yorumlasiniz da.
Son olarak lütfen yeni bir yorum acmaktansa yorum yapacaksaniz bu yorumun altına devam ediniz.