dünya, gözlerini kapatmıştır veysel'in. veysel de zati gözlerini dünyaya kapatmıştır. anadolu'da çok güzel bir söz vardır: türkü yakmak.
evet, türkü yakılır. çünkü türkü dertten, dert ise insanın özündeki hüzünden gelir. türkü ise bu hüznün üzerine sözlerin dizilip tutuşturulmasıdır.
işte veysel, hem özünden gelen bu ateşi hem de gözleriyle göremediği dünyada gönlüyle hissettiklerini yakar ya zaten.
kulakları ile alınmadığını, koyulmadığını bilir ankara'ya da ses çıkarmaz gerisin geri döner yerine. sonradan yankılanır fakat bu acının sözleri. onu ankara'ya almayanların bile radyolarında.
beni hor görme gardaşım
sen altınsın ben tunç muyum?
aynı vardan var olmuşuz
sen gümüşsün ben sac mıyım?
beni hor görme gardaşım↝︎
kendini arar veysel, konulmadığı, bu kavganın bu dövüşün sebebini bilemediği cihanda o söylediğim özündeki ateşe döner. biz şeherlilerin varoluş sancasına dokunuverir sonra.
yıllarca aradım kendi kendimi
hiçbir türlü bulamadım ben beni
hayal mıyım ürüya mı bilinmez
hiçbir türlü bulamadım ben beni
hiç bir turlu bulamadım ben beni↝︎
aşkın, aşığın en güzel sözlerinden biridir bu bendeki aşk olmasa. öyle ya, aşık sevmese, insan aramasa kim bulur, kim bilir güzelliği. güzelliğe yazarken kalemi, şimdinin tahtasında farklılar güzeldir sözü bakın köylü veysel'in dilinde ne imiş:
kim okurdu kim yazardı
bu düğümü kim çözerdi
koyun kurt ile gezerdi
fikri başka başk'olmasa
güzelliğin on para etmez↝︎
insanın yaşam ile en doğal ilişkisi olan topraktadır dedik ya, güzele, insana, kendirne hor görene söyler de toprağa söylemez mi hiç:
karnın yardım kazmayınan belinen
yüzün yırttım tırnağınan elinen
yine beni karşıladı gülünen
benim sâdık yârim kara topraktır
benim sadık yarim kara topraktır↝︎
gönlünün çoktan geçtiği dünyada muradı aratamazlar aşığa. aşığın muradı yalnız kendinden değil, bu dönen devrandandır çünkü.
ömrümde duyduğum en güzel sözdür, var ise anlamı veysel demiştir işte. sevgili erdal erzincan da ekşi sözlüğe konuk olduğunda dilinden döktüğünde ayrı bir acı tebessüm oluşmuştu bende. haldan bilmenin türküsüdür bu ve son dizesinde manayı söyler : harekete kimse mani olamaz.
anlatamam derdimi dertsiz insana
derd çekmeyen dert kıymetin bilemez
derdim bana derman imiş bilmedim
hiçbir zaman gül dikensiz olamaz
anlatmam derdimi dertsiz insana↝︎
dedem yıldızeli'nin bir köyünde çalışırmış. sesi de pek güzel olduğundan köydeki selaları dedeme okutur, akşamları köy evinde dedeme türkü söyletirler imiş. gel zaman git zaman yolları veysel ile buluşmuş. dedem ve yanındaki bir kaç kişi veysel'e köyleri gezdirir, veysel gönül eğler ve bir mendilin içerisinde eğlenen gönülün takdirini toplarlarmış. dedem anlattığında hiç sormadı mendildekini demişti. hatta o zamanlar pır gönül olduklarından arada aşırırlarmış mendildeki veysel'in payından. oysa veysel'in derdi mendildeki değil, beraber köy köy dolaştığı dostları imiş:
açar solar türlü çiçek
kimler gülmüş kim gülecek
murat yalan ölüm gerçek
dostlar beni hatırlasın
[açar solar türlü çiçek
kimler gülmüş kim gülecek
murat yalan ölüm gerçek
dostlar beni hatırlasın dostlar beni hatırlasın]
veysel'in içerisindeki genişliğe erebilmenin yolu yok. kulağımda beraber büyüdüğüm aşık, gönlünün işittiği herkesi bir bilip o genişliğe sığdırmıştır. fukaralıktan yanmayan, git öte dediklerinde kin tutmayan veysel'i anlamak bugün çok anlam sığdırmak istediğimiz hayatlarımızın; aslında öze indirilmesi demek olduğunu öğretmiştir.
son olarak, aşıkta aydınlık aranmaz. aşık, güzeli bildiğiyle kavrayandır. aşık, bilen değil sezendir. ama aşık aydını bilir. veysel de atarük'ün ölümünden sonra yakar ağıdını:
atatürk'ün eserleri
söylenecek bundan geri
bütün dünyanın her yeri
ah çekti vatan ağladı
atatürk'e ağt↝︎
elimden geldiğince kulağımda büyüyüp, gönlümde yeşerttiğim veysel'i buradan yad etmeye çalışacağım.