Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

172 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
daha önce de belirtildiği üzere kitabın dili çok farklı ve ilk 30-40 sayfada bu farklılığa alışmak gerekiyor ancak sonrasında bırakmak istemeyeceğiniz hatta gündelik hayatta hiç güzel olmadığı halde kullanmak isteyeceğiniz bir dile dönüştüğünü "çakozluyorsunuz". siz yine de bu dili kullanmamaya özen gösterin. "modern çağın kurbanı" olan alex aslında sadece kurbanlardan biri ve alex'in ağzından kendi hikayesini dinliyoruz. alex'in ve arkadaşlarının uyguladıkları ve neredeyse sansürsüz bir şekilde anlatılan şiddet önce alex'ten nefret etmenize yol açıyor. daha sonra ise yaşadıkları sebebiyle okuyanların bir kısmında, acıma duygusu eşliğinde alex'in sevilmesine yol açtığı söylense de, kitabın genel olarak anlatmak istediği eleştiriden bağımsız olarak alex'e bu sevgiyi duyamadım bir türlü. şimdi gelelim kitabın içindeki hikaye ile anlatmak istediklerine, aslında yazarın kendisinden daha iyi bir tanım yapamam belki bu konuda, bu nedenle önce kendi düşüncelerimi yazsam da, sonuna anthony burgess'in tanımını eklemeyi daha uygun görüyorum... ne diyor alex: "çocuk ya da hamile ya da hasta olmayan herkesin çalışmaya gitmesi gerekiyordu." böyle bir dünyada mıyız, evet. bir çoğumuz da otomatikleştirilmiş hayatlar yaşıyoruz, yıllarımız açısından bakıldığında durum çok daha vahim bir durumda, herkes bir yaş önce veya sonra aynı hayatı yaşıyor. 6-7 yaşında okula başla, 11-12 yaşında ortaokul, 14-15 yaşında lise, 18-19 yaşında üniversite, 22-23 yaşında (erkekler için) askerlik veya çalışma hayatına 24-25 yaşında başlamak, kadınlar için 27-28 evlenme için kritik yaş, erkekler için 30-35 evlenme araba almak için kritik yaş, 40'lı yaşlar ev için ideal yaş, 60-65 yaşına kadar çalış sonra emekli ol ve çalışabildiğin kadar başka bir işte çalış... günlerimiz de neredeyse otomatik, çalışanları düşünsenize, 9-6 yollarında geçiyor hayatımız, haftada 5 gün çalışanları veya işyerinden 5'te 6'da çıkanları şanslı görüyoruz, yaptıklarımız otomatikleşmiş neredeyse. hepimiz birer makineye dönüyoruz. yılda bir hafta deniz tatili büyük bir ödül bize, bayram tatilleri büyük ödüller ki bunlarda bile ne yapacağımız otomatikleştirilmiş. o yüzden değil mi bu monotonluğun dışında birilerini görünce önce hayran oluyoruz, sonra kıskanıyoruz ve aklımıza ilk gelen bu şekilde bir hayatı yaşayacak kadar gelirimizin olmadığı, o halde gelelim ilk cümleye "çalışmak zorundasın". tamam kitap daha sert bir şekilde bunu yüzümüze vurmayı seçiyor, daha iğrenç bir şiddet üzerinden örnek veriyor veya ıslah etmenin, toplumun iyi gördüğü kuralları kişiye dayatmanın daha sert şeklini gözümüze sokuyor ancak biz alex gibi "devlete çok sert vurmadığımız" için devlette bize çok sert vurmuyor, biz çok şiddetli şekilde kuralları yıkmaya çalışmadığımız için 2 haftalık bir sürece sıkıştırılmış şekilde "iyi" kuralları bize dayatmıyor ancak okula başlamadan önce başlatılıyor daha "normal" olan bizler için süreç. aile içinde daha yeni konuşmaya başladığımız anda otomatikleştirilmeye başlıyoruz, toplumun "iyi" anlayışı, "doğru" anlayışı içinde hareket etmemiz öğretiliyor, dışına çıktığımızda cezalandırılıyoruz, sadece hiçbir şeyi alex kadar "sert" yaşamıyoruz. peki özgürlük ne demek? sorularla ve düşüncelerle başbaşa bırakıyor kitap bitince, bitsin istemiyorsunuz ancak bu kitabı "okumak" da bitiyor işte, düşünmek bitmese de... gelelim anthony burgess'ın ne dediğine; tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum... bir de alıntı ile bu uzun yazıyı noktalayalım "evet evet evet, işte buydu. gençlik bitmeliydi, ah evet. ama gençlik, hayvanmış gibi olmaktır zaten sadece. hayır, sadece hayvanmış gibi olmak değil de hani şu sokaklarda satıldığını dikizlediğiniz minik oyuncaklardan biri olmak gibidir, teneke ve içi zemberekli ve üstünde kurma kolu olan ve gırr gırr gırr diye kurunca gitmeye başlayan, yürüyen filan minik heriflerden biri olmak gibidir, ey kardeşlerim. ama dosdoğru gider ve bir şeylere çarpar bam bam ve yaptıklarını, elinde olmadan yapar. genç olmak, bu minik makinelerden biri olmak gibidir."
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,7bin okunma
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.