Gönderi

"Ey Kureyş topluluğu! Size, 'Bu dağın ardında veya şu vadide düşman atlıları var; sabaha veya akşama üzerinize hücum edecekler!' desem, bana inanır mısınız?" O âna kadar "Muhammedû'l-Emin" dedikleri, kendisinden yalan nâmına bir tek şey işitmedikleri, hakikatin dışında hiçbir şey duymadıkları Resûl-i Ekrem'e hep bir ağızdan, "Evet," dediler, "biz senin doğruluğunu tasdik ederiz. Çünkü, şimdiye kadar sende doğruluktan başka bir şey görmedik. Sen yanımızda yalanla itham edilmiş bir insan değilsin." Bu umumî hitabından sonra Resûl-i Ekrem, Kureyş kabilelerinin her birini kendi adlarıyla çağırdı ve konuşmasını şöyle sürdürdü: "Öyle ise, ben size, önünüzde gelecek büyük bir azabın bildiricisiyim! Yüce Allah, bana, 'En yakın akrabalarını âhiret azabıyla korkut.' emrini verdi. Sizi 'Allah bir, O'ndan başka İlâh yok.' demeye davet ediyorum. Ben de O'nun kulu ve resûlüyüm. Eğer dediklerimi kabul ederseniz, Cennet'e gideceğinizi taahhüd ve tekeffül edebilirim. Şunu da bilin ki, siz, 'Allah bir, O'ndan başka ilâh yok.' demedikçe, size ben ne dünyada, ne de âhirette bir faide temin edemem."245
Sayfa 182
·
1 plus 1
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.