Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sepet
Bir sabah uyandığında kapının önünde bir sepet buluyorsun. Sepete doğru yöneldiğinde etrafta kimseciklerin olmadığını görüyorsun. Benim için bırakılmış hediye sepetidir gizli kalmak isteyen birinden diye düşünerek merakla alıyorsun sepeti içeriye. Elini sepetin içine daldırıyorsun çıkartıyorsun. ilk başta çiçek görüyorsun seviniyorsun, tekrar daldırıyorsun bu sefer çikolata çıkıyor mutlu oluyorsun, tekrar daldırıyorsun bu kez cep telefonu çıkıyor yüzünde gülücükler beliriyor. Ertesi gün bir bakıyorsun. Yine aynı sepetten kapının önüne bırakılmış. Daha da sevinerek kısaca etrafa bakıp içeri alıyorsun. Bir an önce içindekileri çıkartıp öğrenmek için sabırsızlanıyorsun. Hemen en yakın kanapenin köşesine kıvrılıp heyecanla içindekileri çıkartmaya başlıyorsun. Elini daldırıp çıkardığında ilk gördüğün güzel bir mobilya oluyor, işte aradığım ve düşlediğim mobilya diyip tekrar elini daldırıyorsun, bu kez renkli bir perde takımı çıkıyor daha önce çıkan mobilya takımı ile uyumlu sevinçten gözlerinde yaşlar belirerek tekrar elini daldırıyorsun sepete, bu kez kırmızı bir Ferrari çıkıyor. Oh ne güzel diye sevinirken bu arabayla kıskançlıktan çatlatacağın arkadaşların hemen gözünün önüde beliriveriyor. Sevinçten evin içerisinde kahkahalar atarak geziniyorsun. Ne güzel sevinmek, gülmek, eğlenmek. Mutlu olmak böyle bir şey olsa gerek diye düşünüyorsun. Geceyi gündüze zor katarak bir an önce sabah olmasını arzuluyorsun. Acaba ertesi sabah yine sepet konulacak mı oraya? Yine içerisinden rengarenk ve neşe veren, mutluluk veren hediyeler belirecek mi acaba? Ertesi sabah bi uyanıyorsun yine aynı sepet, yine aynı renkte, yine aynı yerde. Bu sefer etrafa bile hiç bakmadan hemen içeri alıyorsun. Ve başlıyorsun sepettekileri çıkarmaya büyük bir hevesle. Elini ilk daldırdığında eline geçen içerisinde ufak bir şelalenin aktığı, etrafı renkli çakıl taşları ile döşenmiş, renkli aydınlatmaların olduğu, içerisinde tramplen de bulunan çok geniş bir havuz oluyor. Koyuyorsun onu evininin bahçesine. İşte tam istediğim ve arzu ettiğim bir havuz diye sevinçten dört köşe oluyorsun. Sabırsızlıkla tekrar elini sepete atıyorsun ve bu kez içinden burma burma, çil çil sarı sarı altınlar beliriyor elinin çeperlerinde. Bu çok iyi oldu. Artık çalışmama da gerek kalmayacak diye düşünüyorsun. Elini tekrar sepete daldırıyorsun bu sefer muntazam, çok kaliteli kumaşlardan yapılma, estetik ve modern hatlarda dizayn edilmiş çeşit çeşit elbiseler geçiyor avucunun içerisine. Artık herkes bana gıpta ile bakacak diye gururlanıyorsun ve bu kıyafetlerle sokağa çıktığın zaman mahallelinin gözlerinde belirecek hayret ifadeleri şimdiden gözlerinin önünde geliyor. Çıkarcı bir gülümseme beliriyor yüzünde. Artık sepet mutat bir hal alıyor. Her sabah evinin önünde beliriveriyor. Her sabahlık anlık mutluluk veren eşyalar seni çılgınca ve tarif edilemez bir şekilde mutlu ediyor. Onlarla kendini mutlu ediyor, gülüyor, eğleniyorsun. Ertesi gün yine sepet, ertesi gün yine, ertesi gün yine, yine, yine... Yine aynı mutluluklar, yine aynı sevinçler, yine aynı kahkahalar. Artık sepet seni mutlu etmemeye başlıyor eskisi gibi. Hatta işinden ayrıldığını, arkadaşların ile de aranın bozulduğunu, hepsinin kendinden uzaklaştığını irkilerek öğreniyorsun. Sepetin seni başta çok mutlu ettiğini ama şu anda belki de kendini dünyanın en mutsuz insanlardan biri olduğunu sanıyorsun. Şimdiye kadar merak etmediğin bir husus bu kez seni delirircesine kafanı zorlamana ve araştırmaya itiyor. Bu sepetleri koyan kim? Bu sepetlerde nerede yapılıyor? Bu sepetler neden bana geliyor? Kafaya taktın, araştırıp yerinde bulacak ve işin aslını öğreneceksin. Gece olunca pencerenin başına geçiyor, gizlice başlıyorsun evinin önünü dikizlemeye ve eve gelen yolları gözlemlemeye. İşte sabaha karşı ansızın bir sima beliriveriyor alacakaranlığın içinde. Ve içinde dev gibi büyüyen seni içten içe kemiren, meraktan seni adeta deliye döndüren soruların cevabını bulmak için sabırsızlanıyor ve adamı takibe başlıyorsun. Epeyce bir zaman yürüdükten sonra devasa bir fabrikanın içerisinde buluyorsun kendini. Burada herkes harıl harıl çalışıyor. Ama kimse sana bakmıyor ve seni önemsemiyor. Sanki sen yokmuşsun gibi çalışmaya, kimisi araba, kimisi mobilya, kimisi mücevher, kimisi halı, kimisi süs eşyaları, kimisi saat, kimisi takı, kimisi bahçe işleri yapmaya devam ediyor. Fabrikaya dikkatlice bakınca ve göz gezdirince bir oda senin dikkatini çekiyor. Oda boş ve içi değişik takım çantaları, çekiç, kalas, ahşap, demir aletleri ve bilumum alet edavat ile öylece duruyor. Ben burada çalışabilir miyim diyorsun ama kimse oralı olmuyor. Madem diyorsun kimse cevap vermiyor başlıyorsun çalışmaya ve harika işler çıkartmaya başlıyorsun. Artık sen; çalışan, emek sarfeden, alınteri döken, yaptığının bir karşılığı olan bir insansın ve bunun mutluluğu sana yetiyor ve aradığın huzuru tekrar buluyorsun. Ömer YAŞAR
··
220 görüntüleme
Meral okurunun profil resmi
Çok güzelmiş kaleminize yüreğinize sağlık. Gerçekten her şeyin tadı emek ile alınıyor. Daha mutlu oluyor insan. Bi an ilk çalıştığımda elime geçen ilk maaş aklıma geldi. Mutluluğum tarifsizdi. 😊
Ömer Yaşar okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim okuyup yorumladığınız için🙏 Aynen bir yerde emek varsa oradan kazanılan daha mutlu ediyor insanı. Şimdi harcadığım emekten dolayı ben de mutlu oldum😊🤗
2 sonraki yanıtı göster
Berika Okur okurunun profil resmi
'Adam ertesi gün uyanmış ve bunların hepsinin rüya olduğunu anlamış' cümlesini bekledim itiraf ediyorum, amaaa güzel bir yazı olmuş devamı gelsin kardeşim 🙏🎉
Ömer Yaşar okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊👍👍👍 Ben de sizin gibi nitelikli okurların sayısının artmasını bekliyorum🤗🌼🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.