Gönderi

İstanbul Sözleşmesi özelinde tartışmaya açılmış olan ”kadına şiddet" kavramı: .Kadına şiddetin önlenmesinden çok, aile kavramının yok edilmesinin, .Birey ve toplum arasındaki adalet kavramı yerine eşitlik kavramının ön plana çıkarılmasının, .Nikâh sözleşmesi ile yuva kurulması kavramı yerine hukuku olmayan birlikte yaşam kavramının meşrulaştırılmasının, .Kadın ile erkek arasındaki cinsel birleşme yerine kadın kadına, erkek erkeğe cinsel birlikteliğin, .Çocuk yaştan itibaren cinsiyetsizleştirmenin, zeminini oluşturmuştur. Ülke hukukumuzda yapılan düzenlemelerin büyük bir kısmının İstanbul Sözleşmesi öncesinde yürürlüğe girmiş olan uluslararası sözleşmeler ile düzenlendiği, özellikle CEDAW sonrasında ciddi ve esasli değişikliklerin yapıldığı, İstanbul Sözleşmesi ile yapılan bu değişikliklerle bir sonraki sürüme geçildiği unutulmamalıdır. lstanbul Sözleşmesi, beslendiği diğer uluslararası sözleşmelerle birlikte, sadece İslam aile yapısını tehdit etmediğini, tüm inanç gruplarının aileye ve ailenin korunmasına yönelik değer yargılarını yok saymakta olduğunu, hatta doğal cinsiyetten farklı kavramlaştırmalara keskin hukuki koruma sağlaması bakımından insan soyunu hedef aldığını ve yok olmaya doğru götürdüğünü söylemek hiç de abartı olmayacaktır. Bu nedenle Sözleşme eleştirilirken toplumdaki tüm inanç, etnik ve kültürel gruplarla koordineli hareket edilmelidir.
Av.Veysel DağaşanKitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.