Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

864 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
DEĞERSİZ BİR HAYAT || YORUM
#masaldankitaplik Upuzun bir yorumla selamlıyorum sizleri. Ama gerçekten çok ama çok uzun bir yorum olacağını söylemek istiyorum.@bookandkook ile Şubat ayında okuyacağımız kitaptı Değersiz Bir Hayat. Ben dayanamayıp 1 Şubat’ta başladım okumaya. 4 gün içinde de bitirdim. Gelelim o dört günün benim için nasıl geçtiğine. Kitabın hak ettiği değeri gösteremeyeceğime eminim ama biraz olsun size kitabı tanıtmak ve aklınızda bir şeyler şekillendirmek adına bu yazıyı yazmak istedim. Öncelikle, bu kitabı kaldırabilenler okusun diyerek başlıyorum söze. Biliyorum, her okuyan bunu söylüyor ama gerçekten haklılar. Çünkü çok yıpratıcı bir kitap. Bu kitabı okumak için hem yaşınızın belli bir olgunluğa ermiş olması hem de bazı şeyleri kaldırabilecek bir bünyenizin olması gerektiğini açık açık söylemeliyim. Kitap tam olarak 857 sayfadan oluşuyor ve her satırı sizi hüzne sürüklüyor gerçekten. Dediğim gibi ben bu kitabı 4 günde bitirdim, ama nasıl bitirdiğimi bilmiyorum. Elimden gelse daha hızlı okurdum ama bazen ara verip sağlam kafaya kavuşmam gerekiyordu. Ne kadar üzüldüğümden şimdi bahsetmeyip önce karakterleri tanıtmak istiyorum sizlere. Kitabın arka kapağında 4 arkadaşın hayat hikayesini okuduğumuzdan bahsetse de daha çok 2 arkadaş üzerine yoğunlaşmıştı kitabımız. Ancak ben bu durumu kitabın bir kusuru veya eksikliği olarak algılamadım. Bence arka kapak yazısı yetersizdi ve doğru yazılmamıştı. Yani bence bu kitabı anlatmak için böyle bir yazı seçilmemeliydi. Her neyse, kısaca karakterlercen bahsetmek istiyorum. Karakterlerimizin isimleri JB, Malcolm, Willem ve Jude. JB kendini çok beğenmiş, açık sözlü, inatçı ve çok bilmiş bir karakter. Bu arkadaş grubu arasında en iyi aileye sahip kişi JB’dir. Kendisi bu durumun hem farkında hem de bu durumla gurur duymaktadır. Jude’a olan tavırları o kadar sinirlerimi bozdu ki anlatamam. Kısaca kitabın başından sonuna kadar hiç sevmediğim bir karakterdi. Malcolm ise kendi halinde diyebileceğim, sessiz bir karakterdi her zaman. Genelde tartışmalarda sessiz kalan ve hiçbir tarafı savunmayan bir tipti. Ailesi tarafından bir türlü takdir görmemiş olması ve sürekli kızkardeşi Flora ile kıyas edilmesi beni üzdü diyebilirim. Malcolm hakkındaki düşüncelerim nötrdü. Ne sevdim ne de sevmedim diyebiliyorum. Willem ise düşünceli, iyi yürekli ve çok duygusal bir karakterdir. Ailesi tarafından pek umursanmayan ve Hemming adında omurilik felci hastası olan bir kardeşi vardır. Gerçekten çok sevdiğim bir karakter oldu. Özellikle Hemming ile ilgili anıları ve Jude’a olan anlayışlı tavırları kendisine olan sempatimi çok daha fazla arttırdı diyebilirim. Son olarak aslında en çok bahsedilen karakterimiz olan Jude’u anlatmak istiyorum. Zaten kitap boyunca en çok bahsedilen karakterler de Jude ve Willem. Bu iki karakteri de çok ama çok sevdim. Jude gerçekten çok hassas yapıya sahip bir karakter. Sürekli duygu patlamaları yaşayıp nöbet geçiren oldukça sıkıntılı birisi. İlk başta bu hassaslığının nedenini bir türlü kavrayamadım çünkü yazar hiçbir şekilde ipucu vermeden 109 sayfa boyunca diğer üç karakterleri tanıttı. Bu sayfalarda Jude’dan bahsetse de asla fazla deşmiyordu. Haliyle içimi kaplayan merakla sayfalar daha hızlı çevrildi. Yaşadıklarını tahmin etmediğimi söyleyemem ama burada asıl şaşırtan konu zaten yaşananlar değildi, nasıl yaşandığı kocaman bir soru işaretiydi. Bunu belirtmek isterim. Bazı kitaplar vardır, sadece sonunu merak ettirir. Bazı kitaplar ise sonunu avucunuzun içine yazar ve nasıl o sona ulaştığını asıl merak konusu haline getirir. Benim en sevdiğim kitaplar ise bu ikinci tür kitaplar. Bence bu ikinci tarz kitapları yazmak da çok daha zor ve ustalık gerektiren bir iş. Her ne kadar bazı şeyler bilinse de gizemli bırakılan birçok şey de vardı elbette. Olayların içinde hep bir giz saklıydı. Tam bir giz açıklanırken içinden bir başka gizem çıkıyordu. Bazı şeylerin sebebini anlatsa da yine de bir kısmını saklı bırakmıştı. Yazar her seferinde bir şeyi saklı tuttuğundan okuyucuyu kitaba çok güzel bağlayıp adapte edebilmişti. Kitaptan gerçekten kopamıyorsunuz. Sanki büyülenmiş gibi sürekli okumak istiyor, yorulsanız bile okumaya devam etmek istiyorsunuz. Jude’un hukuk okuyor oluşu ve hukuki davalardan bahsedilmesi çok hoşuma gitti. Hem okuduğum bölüm açısından oldukça ilgimi çekti. Öğrendiklerimi bir kitapta okumak oldukça keyif vericiydi. Kitapta sürekli geçmişe geri dönerek anılar anlatılıyordu ve bu durum da hoşuma gitti. Hiçbir zaman geçmişi mi yoksa şimdiki zamanı mı anlatıyor karmaşasına girmedim. Kitapta hoşuma gitmeyen nokta ise birkaç kişide daha duyduğum gibi karakterlerin yaşları büyüse de her zaman gözümde genç ve tecrübesiz halleri canlandı. Bir türlü ergin ve yaşlı hallerini gözümün önüne getiremedim. Zaman fazla hızlı işlendiğinden veya sürekli geçmiş ile şimdi arasında gidip geldiğinden olabilir diye düşünüyorum ama bir türlü nedenini tam anlayamadım açıkçası. Zamanın hızlı işlenmesi aslında rahatsız edici değildi ama karakterlerin olgunlaşmalarını idrak edemediğim için çok da hoşuma gittiğini söyleyemem. Bu arada ilk 100 sayfanın oldukça sıkıcı olduğu söyleniyordu. Ben okurken o sayfalarda hiç sıkılmadım açıkçası. Hatta bence inanılmaz akıcıydı çünkü bir oturuşta okuyabildim. Bu kadar kalın bir kitaptan akıcılık beklemek aslında zor bir şey ama gerçekten inanılmaz akıcı. Duygusal ağırlığı olmasa bir oturuşta rahat 150 sayfa okunabilir. Fakat 109’dan sonra Jude karakterini daha derinden tanımaya başlıyoruz. Sayfa 180’den itibaren ise dramatik bir hal almaya başlıyor. Yüreğimi burkan birkaç satırı aklımda canlandırmamaya çalıştım. Sayfa 400’leri okurken artık başıma ağrılar girdi. İçimi daraltan iğrençlikleri okurken acayip bir rahatsızlık duydum. Hem kitabı bırakmak istemiyor hem de kitabı bir köşeye koyup okuduklarımı unutma isteği doğuyordu içime. Bir süre sonra okuduklarımın bir kısmını hayal etmemeye çalıştım ama başardığımı söyleyemem. Sayfaları çevirirken her satırı kaskatı okudum resmen. Kasıntımı fark etsem de bir türlü sakinleştiremedim kendimi. Nasıl olur, nasıl bu derece iğrenç bir mahlukata dönüşebilir bir yaratık. İnsan demiyorum çünkü insanlığa sığmaz tüm bunlar. Benim okuduğum satırlarda içim kalkarken yazar tüm bunları nasıl yazabilmiş? Hadi yazdı diyelim, nasıl sağlam kalmış tüm bunların ardından? Yaşamışçasına, inanılmaz bir gerçeklikle yazmış. Tüm duyguları dibine kadar hissettirirken okurların kalbini paramparça edeceğini, soluk alıp vermede zorlanacaklarını bilmiş mi acaba? Oturduğum yerde kaskatı kesilirken, ne olur bu da olmasın diye içimden yalvarma nidalarıyla okudum birçok satırı. Kitabın ortalarını biraz geçtikten sonra her şey düzene girmiş, sonunda mutluluğu yakalamış derken bir başka felaket karşıladı beni. İçimi kaplayan huzur bir anda sönerken yepyeni bir hüzün bulutu çöktü üzerime. Kitabı okurken çok ağır olacağını zaten tahmin edebiliyordum, bu yüzden sürekli her şey daha kötü olacak fikri vardı kafamda. Bu durum beni daha da olumsuzluğa sürükledi. O yüzden işlerin tam düzene girmişken yeniden sarpa sarması beni hiç şaşırtmadı. Hatta hep daha fazlasını bekler oldum. Dayanamadığım çok fazla kısım oldu. Ama bırakamadım kitabı, sanki biri dürtüyordu beni sırtımdan. İçimdeki okuma isteğini bastıramıyordum. Kitap okumak istemediğim bir zamanda bile elime alsam saatlerce başından kalkamıyordum. Kitabı okurken keyif almıyordum, ruhu paramparça olmuş bir karakteri okumak nasıl keyif verebilir ki insana? Kitaba başladığım andan itibaren Sanki kalbimin üzerine taş bağlı gibiydim. Nefes almak bile zor geldi bazenleri. Bu kitap beni onlarca yıl yaşlandırdı. Okuduktan sonra çok yıprandım, tarifsiz bir yıkım karşıladı beni. Bazı satırlarda okuduklarımın ağırlığından ellerim buz kesiyordu. Bunları yazarken bile kitabı bitirişimin üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen hala içim ürperiyor. İçimi kaplayan huzursuz duyguyu tarif edemem. İşin ironik kısmı ise kitabı okumaktan asla vazgeçmemem. Asla okumamak gibi bir düşünceye kapılamadım, asla. Çünkü biliyorum, okumam gerekiyor, bazı şeylere farkındalık kazanmak gerekiyor. Her ne kadar acı bir tecrübeyle olsa da. Ki zaten kitabı o kadar bağrıma bastım ki okumamaya kıyamadım. Ama Jude’a her zaman hak verdim. Yazar Jude karakterini gerçekten büyük bir gerçeklikle tasarlamıştı. Tasarlamıştı diyorum çünkü gerçek olması düşüncesi bile yüreğimi parçalar. Jude’un tepkileri hem çok aşırı hem de yaşadıklarından dolayı olağan karşılanabilecek tavırlardı. Aşırı dememin sebebi yaşadıklarının ağırlığından kaynaklı. Yoksa bu aşırı vasıfları karakterin durumuna yakıştıramadığımdan değil. Okurken asla bu kadar da olmaz diyemedim. Diyemem de. Çünkü empati yapmak bile imkansız derecede zor geliyor insana. Jude’un çırpınışlarını okumak gerçekten çok acı verici. En acı olanı ise Jude’un yaşadıklarını normal sanması. Kitapta sayfa 507’de bir bölüm vardı ki ben orada koptum. Düşüncelerimi kelimelere dökemeyeceğim noktaydı orası. Sözün tam manasıyla bittiği yer. Hani kitapta hıçkıra hıçkıra ağlanacak iki sayfa seçin deseydiniz seçeceğim sayfalar 507 ve son sayfa olurdu. O sayfaları okumak beni tüketti. Jude benim için unutulmaz bir karakter olacak, hafızamdan silemeyeceğim kadar derin etkiledi beni. Bu satırları yazarken bile inanın çok zorlanıyorum, çünkü okuduklarım hafızamda canlandıkça kanımı donduruyor. Jude’un kabullenilmişliği beni o kadar yıprattı ki anlatamıyorum. Ancak kitabın hiçbir satırında ağlamadım, ağlayamadım. Nedenini ise biraz düşününce fark ettim. Ben bu tür katlanılmaz yaşanmışlıkları okurken içimdeki öfkeyi iyice alevlenene kadar harlayıp duruyorum. İçimdeki öfke öyle büyüyor ki fiziksel acı çektiriyor bana. Ama bu öfke durulup gözyaşlarına dönüşmüyor hiçbir şekilde. Düşünmekten geceleri gözüme uyku girmezken bir türlü bu huzursuzluktan arındıramıyorum ruhumu. Halbuki ağlasam rahatlayacağım ve bu kadar sürmeyecek bu huzursuzluk hali. Gözümden tek damla yaş akmazken her satırda çok daha öfkeli bir hal alıyordu içimdeki yanan alev. Kitabın son satırı ise beni benden alan, her şeyden soyutlanmamı sağlayan kısımdı. İşte orada ağladım, hem de dakikalarca. O kadar ağladım ki boğazımdaki acı dinmeyecek sandım bir süre. Hayatımda hiçbir kitaba ağlamamıştım, ta ki bu kitaba kadar. Bu kitap kendimi daha yakından tanımama fırsattı aslında. Ama bana hiç iyi gelmedi bu kitap. Bünyemin kaldıracağından çok daha fazla acı barındırıyor Değersiz Bir Hayat. Sorsanız okuduğuna pişman mısınız diye, asla diye cevaplardım sizi. Eğer bu kitabı okumasaydım bazı şeyleri asla anlayamayabilirdim. Bu yüzden doğru kararı verdiğime neredeyse emindim. Ama okuduğum için uzun süre kalbimin üzerindeki ağrı dinmeyecek gerçeğini göz ardı edemem. Kitap bittiğinden beri içimde koskocaman bir huzursuzluk kol geziniyor. Okuduklarımı unutamıyorum, hoş unutmaya niyetim var da diyemiyorum. O kadar garip duygularım var ki bu kitaba karşı, ben bile kestiremiyorum ne diyeceğimi. Son sayfayı okuduktan sonra kitabın kapağını kapatmak çok zor geldi bana. Sanki çocuğumu geceyarısı sokakta yapayalnız bırakmış gibi bir his bu. Kapağını kapatıp bir köşeye koymak inanın çok zor geldi. Biliyorum, bazı kitapları okumak gerçekten çok zor olmalı, bu kitap da onlardan biriydi. O yüzden, en başta da söylediğim gibi, sadece kaldırabilecekler okusun. Kimseye okusun diye ısrar edebileceğim bir kitap değil. Çünkü okuduktan sonraki huzursuz hislerin sahibi olmak istemiyorum kimsenin. Ama okunması gereken sağlam bir eser olduğunu söylemeliyim. Benim gözümde bir başyapıt Değersiz Bir Hayat. Akıllardan silinmeyecek bir eser. Bu kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Kitaba 5 üzerinden 5 veriyorum. Biliyorum çok ama çok uzun oldu, okuyanınız var mı bilmiyorum ama eğer okuduysanız teşekkür ederim. Sevgiyle kalın efendim. Puanım: 5/5
Değersiz Bir Hayat
Değersiz Bir HayatHanya Yanagihara · Doğan Kitap · 20222,756 okunma
·
233 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
O S M A N okurunun profil resmi
Kitabı okumadım ama bu yorumdan sonra okumamak elde değil 🤗👏
Zeynep EGE okurunun profil resmi
Teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için😊 ancak çocuk istismarının had safhada işlendiğini belirteyim, onun için düşünmeden okumaya başlamayın lütfen, çünkü başlayınca bitmeden duramıyor insan🥲
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.