Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

432 syf.
·
Puan vermedi
Eski eşi Türk olan ABD'li Osmanlı tarihi profesörü Leslie Peirce'ın bizde İş Bankası Yayınları'ndan çıkan kitabı halk nezdinde çoktan unutulmuş ve tarihçiler arasında da magazinel boyutta işlenmekten kurtulamamış Hürrem Sultan'ın Muhteşem Yüzyıl dizisiyle birlikte tam anlamıyla Ukraynalı bir cadı, Dracula'nın kan içmeyen politik ve dişi versiyonu imajıyla yeniden gündeme geldiği bir trend dönemine denk geliyor. Peirce, kitabında hem bir kadın hem uzman bir tarihçi hem de gayrıtürk bakış açısıyla Hürrem trajedisini işliyor. Bu da onu objektif bir tanık yapıyor. Hürrem'in tarihçesi bir muhteşem sezon muydu yoksa Shakespearevari bir tragedya mıydı diye merak edenler için Muhteşem Yüzyıl gibi entrika satmazsa yaşayamayacak TV şovu tarafından bakıldığında şüphesiz muhteşem sezon, acı tecrübelerle de olsa uhrevi bir has bahçe idi. Oysa Hürrem kısa hayatının ilk 17 yılının sonunda Slav topraklarındaki sevdiklerinin elinden zorla alınmış ve köle ticaretindeki işkencelerle satıla satıla Süleyman'ın yatak odasına kadar gelmişti. Yetmediği gibi sürekli, evlatlarının ani ölümleriyle sınanmıştı. Onun trajik hayatının sonu ise bir anne için en acımasız tecrübelerden birinin bitmeyen gerilimiyle tamamlanmıştı: İki oğlundan biri diğerini ve hatta onun da erkek çocuklarını öldürecekti ve bundan kaçış yoktu. Üstelik tüm bu baş döndürücü kan düzeninin içinde sahibine gerçek bir aşkla da bağlıydı. Hikmetinden ve kararlarından sual olunmaz Süleyman'ın verdiği her kahredici karar onun azameti lekelenmesin diye zamanla Hürrem'in omuzlarına yıkıldı. Ataerkil bir düzenin kraliçesi, Avrupa'nın kıskandığı Sultana, doğrudan bir katkısı olmadığı halde Makbul İbrahim'in Maktul İbrahim olmasının sorumluluğunu durduk yere üzerinde buldu. Kendisinden yüz yıl önce uygulamaya konulmuş kardeş katli denen lanet ve mantıksız sistemin zoraki piyonu olmasına rağmen şahlara ses edilemediğinden Mustafa Şehzade cinayetinin perde gerisindeki katili sayıldı. Selim Sarhoş Osmanoğlu'nu padişah yapmak için uğraştı diye suçlanmasına rağmen Haseki'nin son kararı daha güçsüz olan evladı Bayezid'in sultanlığı yönündeydi. İmparatorluğun tarih yazıcıları ve hem ataerkil hem de İslamcı ulemasının günah keçisi oldu. Hürrem the Roxelena şüphesiz sütten çıkmış ak kaşık değildi. Ama onun siyasetini hücrelerine işleyen de aynı Osmanlı'nın aynı harem eğitimiydi. Rakibi İbrahim'in kendini beğenmişliği ve rakibesi Mahidevran'ın dişilik meselesindeki başarısızlığını kendi lehine kullanmış ve Mustafa öldürüldüğünde mutlaka derin bir oh çekmişti. Birinde Süleyman'ın başka yöne dönmeyecek aşkını diğerinde ise evlatlarının canını sağlama almıştı. Her aşık ve her annenin yapacağı gibi. Sorun Hürrem'de ya da Süleyman'da değil bizzat Osmanlı'nın entrikalara müsait sistemindeydi. Lakin Muhteşem Yüzyıl'la muhteşemce uyutulan taraftar/seyirciler bu egzotik ve şanlı ama eninde sonunda ürkek ve yalnız kadından bir nefret objesi yaratabildi. Hürrem'den geriye kalan sayısız imarethane, külliye, hac kentinde hanlar, başkentte hamamlar, diplomatik mektuplar, sarayın denge unsuru politikalar ve hayat dolu bir ruh oldu. Kendisi Meriem Sahra Uzerli kadar güzel değildi ama Uzerli, Hürrem'in yaşadıklarının milyonda birini yaşamamasına rağmen tükenmişlik sendromu yaşadığı yaşlarda Hürrem, kocası seferdeyken başkent yönetiyordu. Nazlıydı, ele avuca sığmazdı, şehvetliydi ama talihsizdi. O bir Osmanlı geliniydi. Peirce, kitabını tüm bunları dört başı mamur inceleyen bilgilerle donattı. Bana da iki gün içinde soluk soluğa okuyup bitirmek düştü.
Hürrem Sultan
Hürrem SultanLeslie P. Peirce · İş Bankası Kültür Yayınları · 201973 okunma
·
525 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.