Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

243 syf.
9/10 puan verdi
Günümüzde en çok kullandığımız duyduğumuz cümlelerden biri dikkatli ol! Korku giderek hayatımızın her alanına giriyor. Modern toplum bize sürekli tetikte olmayı, gördüğümüzden daha fazla göremediğimiz risklerle burun buruna yaşadığımızı söylüyor. Güvenlik 1960ların temel değeri haline geldi. Dünyayı değiştirme tutkusu yerini güvenliği sağlama kaygısına bıraktı. Risk yelpazesi hergün genişliyor bir gün bir meteorun bir gün bir virüs salgının tehdidi altındayız, küresel ısınma dünyanın sonunu hazırlıyor.. Aldığımız gıdalara güvenmiyor, musluklardan akan suyu içmiyoruz. Güvenlik giderek kalıcı bir kaygıya dönüştü. Güvenliğin bu denli yüceltilmesi sorunların abartılmasına ve bizlerin daha tedbirli kaygılı olmamıza yol açtı. Panik eğilimi, yabancılara karşı hiddedilen yoğun korku, güven ilişkilerinin kırılganlığı dünyayı yeni baştan yarattı. Risk insan müdahalesinden bağımsız bir varlık olarak görülmeye başlandıkca sorunlara çözüm bulmaktan çok sorunlardan uzak durmayı tercih ediyoruz.Risklerin gerçek boyutunun ancak gelecek zamanda ortaya çıkacığı düşüncesi korkuyu daha da büyütüyor. Riskin sınırlarının olmadığına inanıyoruz. Artık korkularımızkişisel deneyimlerimizden kaynaklanmıyor. Geleceği bilim kurgu filmlerinden ayıran çizgi giderek muğlaklaşıyor. Sonumuz geliyor uyarısı hergün başka bir konuyla gündem oluyor. Yeni tehlikelerle ilgili rivayetler insanların kaygı ve korkularını arttırmakla kalmıyor, var olan korkularinı da güçlendirip yaşam biçimlerini değiştirmeye zorluyor. Korku zihinlerde hakim hale geldikçe dünyadaki sorun ve zorluklar abartıldıkca o panik halinde olası çözüm yolları göz ardı ediliyor. Korku kültürünün en rahatsız edici sonuçlarından biri insan ilişkilerinin ve samimiyet içeren ilişkilerin risk çerçevesine oturtulması.İnsanlar artık yalnız yaşamayı riskli ve zararlı bir ilişkiden daha çekici buluyor. Yalnız yaşamanın yaygınlaşması aile kurumunun çöküşünü değil tutkunun giderek risk olarak görüldüğü bu çağda ilişkilerle baş etmede güçlük yaşandığını gösteriyor. Korku kültürü insanları birbirine yabancılaştırıyor. Yabancı olarak kabul ettiğimiz insan sayısı artıyor bu kişileri güvenliğimize yönelik tehdit olarak  algılıyoruz. İhtiyatlı olmaya eskisinden daha çok önem veriyoruz. Günümüz toplumlarinda daha fazla bireyselleşen insan kendini daha korumasız hissediyor. Toplumsal yalıtılmışlık güvensizlik duygusunu şekillendiriyor. Toplumsal dayanışmanın zayıflaması güçsüzlük duygusunu perçinliyor. Toplumsal roller sürekli değişirken neyin doğru- yanlış olduğu belirsizken insanların geleceklerinden emin olamaması gayet doğal. Tüm bu süreç bireyselleşmeyi derinleştiriyor ve pinpirikli insanlar gitgide çoğalıyor. Toplumun yalıtılmışlığı telefi etmek için  oluşturduğu yardım grupları, profesyonel yardım hizmetleri yeterli olmuyor. Bu tür girişimler insanların yabancılaşma deneyimiyle barışık hale gelmesini hedefler. Bu da güçsüzlügü kabullenmek demektir. Taciz kültürü prizmasindan baka baka insanların profosyenel rehberlik hizmetine ihtiyaç duyan üzüntüler içinde zarar görmüş bir varlik olarak görmeye başladık. İnsanları kendi yaşamlarını belirleyen olarak değil koşulların  kurbanı olarak görmek bizi rahatlatıyor. Toplumun risk takıntısı bizleri kaderci bir bakış açısına sürüklüyor, insan iradesini en aza indirgiyor; dikkatli ol yoksa başına geleceklere katlanırsın! Günümüzde ahlaklı-ahlaksız davranışlar arasına değil güvenli- güvenli olmayan davranışlar arasına çizgi çekiliyor. Çoğumuz geleneksel otorite kaynağından gelirse karşı çıkacağımız kısıtlamaları kişisel saglık güvenlik adına kabulleniyoruz. Yeni kurallar geleneksel ahlaktan daha müdahalecidir. Yaşamın en temel alanlarına dair fermanlar veriyor. Örneğin kamuoyu hamilelerin beslenmelerine müdahale diyor, eşlere güvenli saglıklı cinsel yaşam reçeteleri veriliyor. Suçun artması, risk algısının büyümesi herkesin potansiyel kurban olduğu duygusunu güçlendirdi. Hayatın öznesi değil nesnesi olduğumuz anlayışı dışarıdan bir gücün kontrolü altında olduğumuz hissini yaratıyor buyüzden sürekli kaybetme hissi içindeyiz. Günümüz toplumu zarar gören kişilere ve kayıplarına büyük anlamlar yüklüyor. Toplumun yeni idolleri acı çeken kişilerdir. Risk alan kahramanlar yerini strese katlanan kahramanlara bıraktı. Topluma acı çekme kavramını olumlayıp, risk almaktan duyduğu korkuyu meşrulaştırır. Acıdan bir anlam bulmaya çalışan insanları cesaretlendirir. Artık bizi bir arada tutan aidiyat duygusu acılar karşsında gösterdiğimiz ortak tepkiye dayanıyor.
Korku Kültürü
Korku KültürüFrank Furedi · Ayrıntı Yayınları · 2017100 okunma
·
108 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.