Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

344 syf.
9/10 puan verdi
“KENDİ SESİNİ DUYAN İNSANLARA KURBANLAR KESEYİM...”
Dairesel bir zaman içinde dairesel bir olay örgüsü... Dönüşüm değil, olma hali, anlık mı ömürlük mü ya da dıştan içe bir temaşa hali mi... İbrahim kitap içinde, kitap yazar elinde, yazar kendi içinde, kalem kuvvetli. İbrahim hem çok hem yok. İbrahim bu kapıda. İbrahim kayıp diyarlarda, İbrahim arayışta, İbrahim nerede ? 304 sayfalık bir hazineden, ömür arayışının peşinden geliyorum. Çok yorgunum. İbrahim kadar yorgun... Sadece İbrahim’in mi bu satırlar peki... Hayır. Bu bir aldanış olurdu. Nasıl ki İbrahim, ibrahim değil zaman geçmiş, şimdiki veyahut gelecek değildi o halde yaşanılanlar, serzenişler ibrahim'e hususlastırılmış olamazdı. Güray abinin roman karakterine sunduğu rehber kitap gibi bu kitap da bize rehberlik ediyordu. Sahi İbrahim senin adın neden ibrahim diye sorduk çıktığımız bu yolda... "Sen her şeyin seninle alakalı olduğunu zannediyorsun,evladım, o kadar mı cahilsin ? ben kaybettim hayatımı ve ben arıyorum hayatımı, dedi İbrahim. bir tek sen mi ? ” dedi ihtiyar. İbrahim cevap veremedi. s.251 Cevabı olmadığını biliyordu İbrahim. O bize kitap kapağında adı ile sunulan ilk metafordu. Buyrulduğu üzere "ibrahim tek başına ümmettir." neden ? Birçok sınava tek başına tabi tutulduğu için miydi ? Yol boyunca düşündürüyorsun güray abi. Bizim İbrahim'in sınavı da tek başına. İçinde, derinlerde... Rüyanın içinde rüya gördüğümüz zamanlar olmuştur hatta uyandım sanarken uyumaya devam ettiğimiz veyahut dejavu sandığımız olaylar, gel-gitler... İşte bu kitapta ziyadesiyle hepsi mevcut. Gerçek sandıklarımız ile hakikatlerin kavramları dâhi tek tek mücadele ediyor satırlarda. “Gerçek dünya yalan dünyaydı. Aslolan öte dünyaydı. Öte dünya ise gerçek dünya değildi. Çünkü dünya değildi. Belki dünyaydı ama dünyada değildi. O halde, ibrahim dereye atılıp da boğulursa.." s.246 Ah Güray abi.. Ali Emre "dil değil,tüfek" mısrasını sana ithaf etmiş olmalı. Nasıl başarıyorsun, kabuk tutan yaralarımızı hissedip uzattığın gül fidesi mısraların ile kandırıp dikeni ile yaralamayı... İtiraf da ediyor zaten bir röportajında niçin yazıyorsunuz diye sorulunca "yaralamak" diye hafif bir kıvırıyor dudak kenarlarını yukarıya doğru. "Bir insan acı duyarsa canlıdır. Başkasının acısını duyarsa insandır." diyor Tolstoy abimiz. İnsan sormalı arasıra kendine, içten değil yüksek sesle “pas tutmuş mudur kalbim" "çürüyor mu ruhum, aloo koku alıyor musunuz içerlerden gelen bir çürüme kokusu var mı bende ?" İbrahim çürüyordu galiba işe giderken,gelirken. Emeklilik hayali kurarken, standart gazeteleri okurken. Belki de bir günü diğer bir gününe eş değer olduğu için. Önce evini kaybetti, sonra evinin yolunu,sonra kendini,kendini bilmediği için mi ? İnsan halinden anlamadığı için mi ? Kaybolanların bazısını denizde yürürdü,kimisi çölde peki ya sen İbrahim ? Kule diye çıktığın kuyu, kuyu diye indğin saray neydi ? Kar ormanlarında yazı hissedip, uzandığın çimlerde üşümek neydi ? Mevsimler de yok bu romanda. Sadece yürüyordu. Bir yol hikayesiydi. Yollarına taş diye metaforlar döşenen. Ütopik mekanlar, masal bahçeleri, kayıp bahçeleri... Geçmesi gereken kapılar vardı. Hayat kapısı, bilge kapısı, akıl kapısı, kalp kapısı. Vermesi gereken sınavlarda vardı. Bir filmde "yürümek yeterli sadece yürümek, davet edilenler yolu bulacaktır." diyordu. İbrahim de ansızın düşmüştü yola. Azığı olmadan... Neyi kaybettiği hatırlatılmak üzere... Filmin devamında şöyle bir cümle daha vardı: "Herkes yolunu bulmak için en değerli hediyesini kullanır." Sen yolunu bulmak için neyini feda edebilirsin. Ah güray abi bıraksan da İbrahim'in hikayesini okusak konu ne zaman bize geldi. İbrahim sen neyini feda edersin ? Mesleğini mi ? Ebru'yu mu ? Ebru mu ? Ebru kimdi ? Bir yara mı bir serap mı ? Yola devam etmeden neden yola düşmüştük... "İbrahim neden şu koca dünyanın ağırlığını içinde duymadın ? Bunca sene neden şu koca dünyada ağırlıksız yaşadın?" s.217 Neden İbrahim ? Ölmeden önce uyanmak gerekmiyor muydu ? İnsana uyuyor musun diye de sorulmaz. Uyuyan ben uyuyorum der miydi ? Zamanla İbrahim’e zıttı soruldu. Bu bir dehliz belki labirent, belki de girift. Belkilerle,sezgilerle ilerlediğim bir kitap. En büyük belki de güray abinin hissetmeye yönelik kalp ayarlarımızı O'nun yönünde döndürme gayreti olabilir mi,pozitif. "Ama uyanmak uyanmak gibi bir şey değil, uyandın mı İbrahim/vildan ?" Görmemezlik hastalığından kurtuldun mu ? Güray abi kalemini beyaz sakallı bir ihtiyarın âsası gibi kullanmış. Dokundukça ferahlatıyor, gönlümüze genişletiyordu. Fakat zaman zaman kendi sıkılan İbrahim bizi de hapsediyordu satırlara sıkıntısıyla. Ayrıca yazarımızın kendi kalemini kendi lisanı ile hedef alırsak, tekrarlar olsa da cümlelerinde "tırışkadan" değildi. Kelimeler hikmet kavramının tezahur bulmuş haliydi burada. Bir tasavvuf metni okurken uyuya kalıp olmadık rüyalarınız ile bağdaştırıyor gibi hissettiriyor. Ortam daima sis bulutları ile kaplıymış da yere düşen harfler bulutlara iniyor incitmeden... Mesela: *"insan dönüp kendine bakmazsa insan olmaz." s.249 *- Yukarıya mı bıraktın ekmek ufaklarını ? - yukarıya bıraktım, dedi ihtiyar. - Ama onlar kuş, buraya serpseydin buradan da yerlerdi. dedi ebru... - onlara yemi veren değilim, bari bahanesi olayım,dedi ihtiyar. Bari ola ola bahanesi olacağım, bunu bari hakkınca yapayım. s.254 *- Düşersen kule,çıkarsan kuyu, çünkü kibir günahtır evladım. Dert deva. s.264 İbrahim yolun sonuna vardı mı ? Kapılar açıldı mı ? gibi soruların cevabını hala düşünmekteyim. Kapağını kapatmış olsam da cevaplardan ziyade sorular, sorgular hala zihnimde yankılanıyor olması kitabın en güzel katkısı olmalı. En başta ifade ettiğim gibi döngüsel bir olay örgüsü... Başlangıç ve bitiş noktası da zamansız. Hala İbrahim olanlar hala yolda olanlar vardır. Ansızın kayboluşun zamansız bir çıkışı da olabilir. Ama İbrahim’e eşlik edip sorgulamaya, aramaya bulmaya yönelik sancılarınız var ise İbrahim ile beraber adım atabilirsiniz. "tek başına mı gideceksin? -ben yolumu bulurum... -ama kaybolursan! -inancı olan asla kaybolmaz." Not: İtiraf etmeliyim ki kitabı okurken şöyle bir sahneyi tahayyül edip böyle bir son beklemiştim... youtu.be/Dj0YZ0vDHq8
İbrahim’in Kaybettiğini Bulmasıdır
İbrahim’in Kaybettiğini BulmasıdırGüray Süngü · İz Yayınları · 2020474 okunma
·
125 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Vildan okurunun profil resmi
Anımsattın kendini İbrahim, farklı bir dizede yine sen düştün kuyulara... “Korkma düş kendi içindeki kuyuya Orada kıvranırken bedenin yoldan geçen karaltılarda Çek perdeyi bırak ruhunu suskunluğundaki suya”
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.