1929'da girilen ve 1934 yılında zirvesine ulaşan süreç bazı sıkıntıları da beraberinde getirir. Kelime icadı artık bir salgına dönüşmüş ve hiç kimse kimseyi anlayamaz olmuştur. Sonuçta, Cumhuriyetin devrimci kadroları ikiye bölünürler. Bazıları bu sürecin zamana yayılmasını ve halka benimsetilerek sürdürülmesini savunurken, aralannda lider kadronun da bu unduğu diğer taraf ise vakit yitirmeden yeni kelimeler bulmak veya icat etmek ve bunları hemen dile ve millete mal etmek taraftarıdır. Bu iki kesim arasında tartışmalar gün geçtikçe yoğunlaşır. Fakat, lider kadro taraf olduğu için, girilen sürecin yanlışlığını savunanların sesi zayıf çıkar, itirazları pasif kalır. Mustafa Kemal'in huzurunda yaşananlar ise ulaşılan aşamayı göstermesi açısından önemlidir: "Normal gelişimi bir yana iterek yepyeni kelimelerle dili bir anda özleştirebileceklerini sanan Besim Atalay ile arkadaşları, bir gün, Atatürk'ün düzenlediği bir toplantıda konuşmuşlar; görüşlerini savunmuşlardı. Sonra Atatürk, hazır bulunanlara teker teker düşüncelerini sormuştu. İlk ters karşılığı Yunus Nadi Bey vermiş, Atatürk'te onu masadan kaldırmıştı. Buna rağmen Falih Rıfkı Bey de, yapma kelimelerle dilin arınamayacağını söylemiş, o da masadan kalldırılmıştı. Cevap verme sırası Necmeddin Sadak Bey'e gelmişti. Fakat O, ötekiler gibi ters cevap vermemiş, hemen ayağa kalkarak saygı ile önünü iliklemiş ve "cesaret, güçlükler karşısında zarafete devamdır" yollu tarife uygun olarak, son derece nazik bir davranışla; "Paşam müsaade ederseniz bende masadan kalkayım" demişti"80.
Girilen süreçten şikayetçi olanların sayısı her gün artar. İsmet İnönü de, reform sürecini başlatan olmasına rağmen, mevcut durumdan şikayetçi olur. Falih Rıfkı'nın bildirdiğine göre İsmet İnönü şikayetini şöyle dile getirir: "Konuşamıyoruz, dilsiz kaldık"81. Sonuçta Mustafa Kemal reform sürecinin yanlış geliştiğini anlar ve geriye dönüş yapar. Falih Rıfkı'nın yazdığına göre dönüşüyle ilgili şunları der: "Çocuk, beni iyi dinle ... Türkçe'nin hiçbir yabancı dile ihtiyacı olmadığını söyleyenlerin iddialarını tecrübe ettik, Bir çıkmaza girdik. Dili bu çıkmazda bırakamayız. Tabii yola döneceğiz"82. Böylelikle girilen süreçten geriye dönüş başlar: Mustafa Kemal "1935 yılından itibaren yapma kelimelerle dili özleştirip arıtma çabalarından ve bu yoldaki görüşten ayrıl[ır] , yine kökü dilde olan sözcüklerin bilimsel araştırmalarla geliştirilmesi ve toplumca benimsenerek kullanılması suretiyle dilin zamanla özleştirilmesi görüşünü benimse[r]"83
79 Bkz: Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet, s. 140
80 Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet, s. 141
81 Atay, Çankaya, s. 478, 4 79
82 Dünya, 3 Ocak 1954
83 Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet, s. 142