Gönderi

Bir uçurumun kıyısındayızdır. Öylece bakarız; midemiz bulanır, başımız döner. Önce oradan derhal uzaklaşmamız gerektiğini düşünürüz, fakat akıl almaz bir biçimde olduğumuz yere çakılırız. Mide bulantımız, baş dönmemiz, korkumuz tuhaf bir pusun içinde birleşir. Binbir gece masallarında şişeden süzülen şeyin biçimlenmesi gibi bu pus usulca biçimlenir. Uçurumun kıyısındayken oluşan bu pustan masallardaki cin ve iblislerden daha beterleri doğar, uçurumdan düşerken ne denli korkacağımızı hayal ederiz. Ve bu düşüş, bu anı yok oluş, hayal edebileceğimiz en berbat ve feci son olacağından, işte tam da bu sebeple ölümü arzularız. Bir uçurumun kıyısında tir tir titreyerek durup atlamayı düşünen insanın hissiyatı şeytani bir sabırsızlığa verilir. Bir anlığına düşünmeye kalkışsak, işimiz bitti demektir, çünkü düşünmek vazgeçiştir, tam da bu sebeple düşünmeyiz. Uçurumun kıyısından bizi çekip kurtaracak biri yoksa ya da geri adım atmayı beceremezsek kendimizi uçurumun dibinde buluruz. Bu tip eylemlerin yegâne sebebi aksilik ruhudur. Bu tür davranışları yapmamamız gerektiğini bildiğimiz için yaparız.
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.