Gönderi

1224 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
'İbn Haldun kılıcıyla fethedemediği ülkeleri kalemiyle fethetmiştir.' der Cemil Meriç ve bu sözle başladı benim İbn Haldun'a olan merakım. Mevzumuz olan söz, üzerinde uzunca düşünülmesi gereken bir istidlaldir. Öyle ki 1377'de beş aylık bir zaman diliminde kaleme alınan bu mufassal eser çağını aşmış ve müteaddid fikir adamlarına kaynak olmuş vaziyette. Hatta bu eseri okumadan evvel Jean J. Rousseau'nun Toplum Sözleşmesini, Machiavelli'nin Hükümdar eserini, Karl Marx'ın Komünist Manifesto'sunu okumuşsanız bu eserlerin kaynağı olarak İbn Haldun'u görebilirsiniz. Zamanımıza kadar İbn Haldun'u çeşitli alanlara has kılmaya çalışmışlar lakin ben İbn Haldun'a sadece tarihçi, sosyolog, antropolog ya da ilahiyatçı demek istemiyorum, zira o bunların hepsinin toplamıdır. Binaenaleyh bu elimizdeki eser de umran, siyaset, coğrafya, iktisat, eğitim, edebiyat alanlarını ihata etmiştir. Bu sebeple okurken hayranlığımı hangi kelimelerle ifade edeceğimi bilemedim, sadece şunu diyebildim 'denizin derinlerine dalmaya gerek yok, sahil daha derin.' Özellikle Türkiye'de çok fazla okunması gereken bu eseri şiddetle tavsiye ediyorum. Zira bizim hadariliğe ulaştıktan sonra inhitat etmememiz için bir önlemi teşkil ediyor bu kıymetli eser. Bilhassa Süleyman Uludağ çevirisi bu alandaki (bence) en iyi çeviridir. Çünkü anlamadığım kısımlarda dipnotlarla öyle güzel açıklamıştı ki, eser bitince aklımda hiç soru kalmadı.
Mukaddime
Mukaddimeİbn-i Haldun · Dergah Yayınları · 20201,275 okunma
·
97 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.