Eski denilince hele ki içinde sevgili varsa konunun, akla ilk sevgilinin gelmesinden daha doğal bir duygu yok. Ve bu duygu, tüm pişmanlıkların göz önünden film şeridi gibi geçip gitmesiyle, bir acı gibi saplanır yüreğe. Kitabı , artık okumam gerektiğini hissetmiş gibi aldım elime. Pişmanlıklarımla yeniden yüzleşmek istermiş gibi. Ben bir yandan kitabı okuyordum bir yandan geçmişimi izliyordum. Çok güzel mektuplar, denemeler, anılar vardı kitapta. Her bölümünü ayrı ayrı sindirerek okudum. Çok altını çizdiğim tümceler, sözler oldu. Hepsi birbirinden değerli.
Mektup yazmak kolaydır ama O'na yazıyorsan, hem nasıl başlayacaksın ki, her sözcüğü bir kez değil beş kez on kez yeniden okursun. Öyle yazarsın. Neleri sığdırabilirsin mektuba. O okurken sıkılmasın diye neleri feda edersin anlatmaktan. Son sözünde yüreğini bırakırsın da yine içindeki heyecandan ellerin titreyerek zor koyarsın zarfa. Böyle bir mektup yazılmışsa, yazan da yazılan da çok sevmiştir belli. Yazın. Mektup yazacak kadar sevin...