Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
·
Puan vermedi
Yazarın yıllar önce yazdığı Nübüvvet Meselesi kitabını tavsiye ederim. Kuran'a Sünnet'in eklenip eklenemeyeceği konusunda yapılmış sağlam açıklamalar içerir. Bu kitapta da bu konuya giriyor, hatta kitabın güçlü yanlarından biri hadis veya "Peygamber Sünneti" konusundaki isabetli çözümlemesi. Ama o konuyla ilgilenenler N.M'yi okurlarsa daha iyi olur. Bu kitap ise adının uyandırdığı hevesi kursağımda bıraktı. Yazarın "yabancılaşma süreci" tanımı yalnızca erken dönemdeki Emevi darbesini ve Abbasi döneminin başındaki Mihne sürecinden oluşuyor. Elbette çok önemli olaylar ama Endülüs, Türkiye, Güneydoğu Asya gibi uzak yerlerde ve sonraki yüzyıllarda Müslümanlar hiç mi kabahat işlemediler? Kuran'a bulundukları uzaklığı korudular mı, yoksa daha da mı uzaklaştılar? Böyle bir başlık koyduktan sonra en azından son üç yüz yıldaki sekülerleşmeden söz etmesi beklenirdi. Bütünüyle atlıyor. Ama son üç yüz yıldaki sekülerleşmeye tepki olarak gelişen "Siyasal İslam"ı da Kuran'a yabancılaşmanın bir parçası yapıyor. Bunları ölçüp biçerken "din"in iyi bir tanımını yapmıyor. Kitap boyunca dinle siyasetin birbirine girmesinden, karıştırılmasından yakınıyor ancak beklenen din tanımı ancak son bölümün başında geliyor. Geç gelen bu tanım yine yerine oturmuyor. Dinle siyasetin karıştırılmasını somutlamadığı, örneğini vermediği için bütün söylem kuramda kalıyor. Kilise Reformundan söz ederken Kilisenin "manevi önderliğinin" "anlamsız" olduğunu söylüyor satır arasında. Tamam, ama dinle siyaset ayrı kalmalı ise "anlamlı" olan ayrım nasıl olacaktı, onu açıklamıyor, somutlamıyor. "Birey" sözcüğüne kitap boyunca olan aşırı vurgu, son sayfalarda "din bireyde başlar bireyde biter" cümlesiyle doruğa ulaşıyor. Sayın Profesör, yaptığınız işe saygım var, eski kitabınızı da hala tavsiye ederim ama din böyle bir şey değildir! Kuran, yüzlerce ayette ikinci ÇOĞUL kişiye seslenir ve "anlayan bir TOPLUM için" der. Kitaptaki en önemli saptamalardan biri 159. sayfada. Alıntılayacak zamanım yok, arşivinde olanlar baksınlar. Kitabın tezini özetleyecek olursak: - Emeviler meşru bir iktidar olmadıkları gerçeğini örtmek ve rıza üretmek için hadis uydurdular, kadercilik inancını uydurdular. Bu uydurmaları kılıç zoruyla, din bilginlerinin kellesini alarak benimsettiler. - Abbasi kralı Memun, hadis ve kadercilik karşıtı Mutezile fikrini kılıç zoruyla benimsetmeye çalıştı. Kıyım ve baskı yarım kalınca ondan sonraki kral Mütevekkil, tersini yapıp hadisi ve kaderciliği kılıç zoruyla benimsetti. - Bu iki olay (veya aynı itiş kakış süreci sayılabilir) Müslümanları Kuran'dan uzaklaştırdı. Akbulut'un söylemediği ilginç bir ayrıntı, Emeviler kaderciliği kendi iktidarlarını meşrulaştırmak için kabul ettirirken aslında sekülerlik-teokrasi ayrımının da ilk tohumlarını atmış oldular. Çünkü iktidarın Allah'a karşı çıkması, buyruklara aykırı bir yönetim sürmesi Allah'ın iradesiyse, yani halk bu duruma karşı direniş göstermemeliyse, bu durumda seküler düzenin değişmesini de talep etmemeleri gerekir. Çünkü seküler anayasa da Allah'ın iradesidir, öyle değil mi? Biraz karışık gibi geliyor ama aslında ikisinin arasında son derece doğrudan bir bağlantı var. Bu benim yorumum. Akbulut böyle anlatmıyor elbette çünkü onun sekülerlikle bir kavgası yok görünüyor. En azından bu kitapta. Bu kitapta yer almıyor ama bilinen kaynaklarda Emevi yöneticilerinin Kuran ve hutbe okumadıkları çünkü dini iyi bilmedikleri, bu işler için başkalarını görevlendirdikleri çokça yazılır. Yani "ben siyasetle ilgileneceğim, siz din adamları da dinle ilgilenin" diyerek sekülerleşmeyi başlatmıştır Emeviler. Somutlayıp örnekler vermediği için Akbulut'un bu ayrımı onayladığı sonucunu çıkarmak zorundayız. Oysa Kuran'a aykırıdır ve Elçi ve ardından gelen dört kral döneminde böyle bir ayrım yapılmamıştır. Bir yorumda "herkes okumalı" denmiş. Hayır. Olumlu mesajlar içermesine ve yararlı bir okuma olmasına karşın bugüne ışık tutması açısından son üç yüz yılı hesaba katmayışı dolayısıyla yetersiz kalıyor.
Kur’an’a Yabancılaşma Süreci
Kur’an’a Yabancılaşma SüreciAhmet Akbulut · Otto · 201880 okunma
·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.