Bazı kitapları incelerken söze nereden başlayacağınızı bilemezsiniz. Ayfer Tunç'un son gözbebeği "Osman" işte bu kitaplardan biri ve ben böylesine kaliteli bir eseri ilk okuyanlardan olmanın haklı gururunu yaşıyorum şu anda.
Öncelikle size kitabın çıkış noktasından bahsetmek isterim. Osman, aslında bir üçlemenin son kitabı. İlk kitap olan Kapak Kızı'nda, travmatik bir çocukluk geçiren Şebnem'in ilk gençlik yıllarında attığı yanlış adımları bir tren yolculuğunda yakınlarının bakış açısıyla görüyoruz. İkinci kitap Yeşil Peri Gecesi; ki pek çoğunuz bilirsiniz sık sık önerdiğim kitaplardan biridir. Bu defa olaylara Şebnem'in cephesinden bakıyoruz. Kötü insanlar neden kötü olur? Altta yatan nedenler, yaşadığı travmalar, yetiştirilme tarzı... Ya da kötülük nedir esasen? Önyargıları paramparça edecek türden bir başyapıttı bence Yeşil Peri Gecesi.
Şimdi ise söz Osman'da. Oldukça varlıklı bir aileden gelen; güzelliğe, zevke, eğlenceye düşkün, kötü geçmiş bir çocukluk ve gençliğe sahip olduğu halde sefahat içinde yaşama arzusundan asla vazgeçmeyen, yarınını düşünmek aklının ucundan bile geçmeyen, Şebnem'in eşi Osman'da konuşma sırası. Onun hayatının miladıdır Şebnem; Şebnem'den önce ve Şebnem'den sonra diye ikiye ayrılır. Bu kitapta hem Osman'ın günlüklerini okuyoruz, hem de onu tanıyan insanların gözünden Osman'ın yaşamını mercek altına alıyoruz. Bunun yanı sıra, 90'lardan günümüze İstanbul'un değişimine, gelişimine, kıyıda köşede kalmış zavallı hayatlara ve insan ilişkilerinin akıl almaz ve çetrefil hallerine tanık oluyoruz.
Ne diyebilirim ki? Benim Ayfer Tunç sevgimi hepiniz bikiyorsunuz artık; fatura yazsa okurum. :) Bu üçlemeyi de mutlaka sırasıyla okuyun isterim, esas edebî doyumu o şekilde daha iyi alacaksınız. Sevgiler...