Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

768 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ŞAH-ESER
Yıkan, bozan, dönüştüren, kabus gördürten, değiştiren, başkalaştıran, insanlaştıran ve maddeleştiren bir felsefe, bir diyalektik... Yıllar önce okuduğumda yarıda bırakmıştım çünkü sarsmıştı. Tekrar cesaret edip devam ettiğimde, artık ortada başka bir ben vardı. Bu kitap beni "Varoluşçu" yapan kitaptır. Maceram öyle başladı. Öğrenme ve yaşama... Okuyun fakat poponuzun pembe bir gül sulu pudralı pamukla silinmesi gibi bir hisse kapılmayacaksınız. Yumruk yemeye de tekme yemeye de hazır olun. Bununla ilgili çok yazı yazdım aslında. Çok uzun olduğu için buraya alamıyorum. "4 Dehşet" yazımın girişini koyuyorum. Varoluşçu Psikoterapi'nin şerhi niteliğindedir: Bilen bilir, kalabalık laflardan, gitmeyen misafirlerden ve mıymıntı konuşmalardan hazzetmem. O yüzden internette bulduğunuz dolambaçlı tarifler yüzünden arkanıza bakmadan kaçtığınız o “Vâroluşçuluk” hakkında sade bir sohbet yapacağız. Bilen bilir, felsefi jargonla düz duvarı bulmaca gibi göstermekte de mahirim ama az konuşmak, çok konuşmaktan güçtür, bilirim. Vâroluşçuluk… Ne ola ki? İlginizi çekeceğini düşünüyorum çünkü teori o ki tüm hayat sorunlarımız, haydi mütevazı olalım, tüm psikolojik sorunlarımız ona dayanıyor imiş. Filancanın falancanın Varoluşçuluğu da var ama ben kendiminkini anlatayım. Üç tip vâroluş var. Taş, toprak ve kuru yaprak, su, ateş ve havanın varlığı cansızdır. Öyle idik bir zamanlar. Hatırlamıyoruz. Yani, cansız. Cansızın tek ödevi çözünmek dağılmak, çürümek, düşmek. İlk varoluş şekli çürüme. İkincisine canlı veya beşer denebilir ki bakteri ile suyun farkıdır kendisi veya ölü karınca ile dirisinin. Taş toprak düşer de kedi ve kuş hareket eder. Şizofren’de örnekti, rüzgârda uçan kuru yaprak ile direnmeye çalışan kelebek kıyası. Yani canlı olan her şey ürer, hayatta kalmak ister, çürümeye direnir ve korkar. Sizin insan dediklerinizin çoğunun da varoluş biçimi budur. Yer, içer, uyur, ürer, ölür. Yani hayatta kalır. İkinci varoluş şekli hayatta kalma. İlki evrende çok fazla, ikincisi bizim gezegende bile belli yerlerde, üçüncüsü ise son derece nadirattandır. Beşer olarak doğarız hepimiz ki bu da hayatta kalma hâlimiz. Şayet başarabilirsek, kendimizi inşa ederiz, yaratırız, kendimiz oluruz, var oluruz, “ben” diyecek gücü buluruz veya diğer deyişle, insan oluruz. Üçüncü varlık biçimi yaşama ki hayatta kalanların çoğu gerçekten yaşamaz. Yaşamaya hayatımızın belirli bir evresinde başlarız. Yani beşer doğar, becerebilirsek insan ölürüz. İşte bu bizim elimizde olan varoluş biçimidir çünkü diğerleri inşa edilmedi, maruz kalındı. Doğamız gereği etimiz çürümekte ve tenimiz hayatta kalmaktadır ama ruhumuzda bir “ben” olma potansiyeli vardır. Anne rahmi denen cennetten, yarı cennet olan memeye, oradan da çeyrek cennet olan aileye düşeriz ve tedricen dünyanın kucağında buluruz kendimizi. Ana rahminin sonsuz huzurunu özleriz. Mutlu bir akvaryum balığı olduğumuz dokuz ayı… Ama dünya hiç de öyle değildir ve yaşadıkça dört dehşet verici vâroluş hakikati ile başımız belaya girer. Ya bunları inkâr ederek uyuşmalı ve mutlu akvaryum balığı hayali ile yaşamalıyız ya da uzayda savrulmakta olan bir yarım elma olduğumuz gerçeğini kaldırmalıyız. Kaldırmak kelimesi kritik çünkü bu dörtlü okşanmak için değil, katlanmak için var. Çoğumuz işte farkında olmadan bu dört anksiyeteyi inkâr etme uğruna hayatlar kurar, iş kurar, âşık olur, evlenir ve hatta çocuk yaparız. Fakat bu pis çete tehlikeli ve yapışkan olduğu için yakanızı bırakmaz ve her yastığa başınızı koyduğunuzda sizi boğmaya yeltenir. Çözüm, yüzleşmek… Yaşamın ortasındaki ölüm… Hürriyete mahkûmiyet… Mutlak yapayalnızlık… Anlamsız, manasız hayat… Bu dördünü sırasıyla konuşacağız… Örnekler de vereceğiz…
Varoluşçu Psikoterapi
Varoluşçu PsikoterapiIrvin D. Yalom · Kabalcı Yayınevi · 1999849 okunma
·
357 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.