Sesli kitap olarak başladığım bu kitabı tıpkı ‘ arkası yarın ‘ programları gibi dinledim. Kitabı yarısından itibaren okuyarak devam edip bitirdim. Kitapta; Fransız ihtilalini, kayıp babayı, zarif kızı ve aşıklarını, haksızlıklar yapan insanların içinden doğup hayatını haksızlığa uğrayanların yanında geçiren adamı, Paris teki kaosu , gayet güzel anlatılmış. Bu kitap bir fotoroman olarak yayınlanmaya başlanmış sonra çok ilgi görünce kitap haline getirilmiş. Kitabı almamın sebebi kesinlikle çoğu insanın da dikkatini çeken o ilk paragraf cümlesidir : “O günler en iyisiydi, ya da en kötüsüydü, akıl çağıydı ve aptallık çağıydı, inançlar zamanıydı ve inançsızlıklar zamanıydı, ışık mevsimiydi ve karanlık mevsimiydi, umut baharıydı ve umutsuzluk kışıydı; yaşayabilmek için her şey vardı önümüzde ve yaşayabilmek için önümüzde hiçbir şey yoktu;hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk, hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o günler, tıpkı şimdi ki gibi o kadar uzaktaydı ki, kimileri iyi veya kötü şeylerin üstünlük derecelerini karşılaştırdığında, o günlerin gelmiş geçmiş en iyi günler olduğunda ısrar ediyorlardı.” Bu cümle uğruna aldım kitabı. Daha küçük yaşta bu klasiği okusaydım muhtemelen daha fazla etkilenecektim.
İyi okumalar.