Türkiye ise, hâlâ, yirmibir yaşını bitirmeyen insanlarını günün her saatinde ders kitaplarının başında tutabileceğini sanıyor. Onsekiz yaşını aşan insan için, hayatın artık çalışmasıyle, eğlencesiyle, duygusu ile, düşüncesiyle ve siyasal eylemiyle bir bütün olduğunu unutuyoruz. Kendi koyduğumuz sınırlamaların bu bütünlüğü bölümlere bölebileceğini sanıyoruz. Bütünlüğü ders çalışmaktan ibaret sayan baba, nasıl oğlunu boş arsada futbol oynarken, kızını diskotekte dans ederken görünce köpürürse, gençlerin ülke sorunları ile ilgilendiklerini ve belirli bir davranışa geçtiklerini gören «olgun» politikacı da köpürüyor.