Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

50 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Mecburiyet |4/5| Dünya Savaşları, dünyada yaşayan bizler için birer dikişli yara izi gibi oldu. Belki açılan yaralar savaşların bitimini takip eden yıllarda kapandı ama o kapanan yaraların izi kaldı ve kalmaya da devam edecek. Biz ne kadar ilerlersek ilerleyelim, geriye baktığımızda o izleri daima göreceğiz. Görmemiz de lazım zaten ve bize o izleri gösterecek yegane şeylerden biri de sanat; edebiyat. Stefan Zweig’ın Mecburiyet adlı bu hikayesinde hikaye savaş teması üzerine kurulmuş. Savaş karşıtı olan yazar, savaş kavramını farklı bir perspektiften incelemiş. Adında da olan ‘mecburiyeti’, savaşın mecburiyetini sorgulatıyor okuyucuya Zweig, bu kitabında. Ana karakterimiz, İsviçre’ye savaşmamak için kaçmış bir sanatçı. Ferdinand isimli ana karakterimiz İsviçre’ye kaçarak I. Dünya Savaşı’na katılmamayı başardığını düşünse de bir gün karısıyla beraber yaşadığı çiftlik evine gelen kağıt üzerine askeriyeye çağrılır ve kitabımız da bu noktada başlar. Başladığı gibi bitiyor aslında, İş Bankası Kültür Yayınları basımı tamı tamına elli sayfa. Ana karakterimiz biraz da olsa Kızıl kitabının ana karakterini andırıyor. İçe kapanık ve kendini, kendinden güçlü gördüğü kişilere ifade etmekte zorlanan bir yapısı var. Ana karakterimizin, kafasındaki planları gerçekleştirmek için çırpınışları sizi kitaptan ayırmayan ögelerden birisi. Her Zweig kitabı yorumlamasında benzer şeyler yazmaktan biraz çekinmeye başladım artık ama herkes her yorumumu takip etmediği için ya da beni ilk defa bu gönderiyle tanıyacaklar için fikirlerimi yineleyeyim. Zweig, karakterlerin içgüdü denizlerinde sürdürdükleri fırtınalı yolcukları harika anlatan bir yazar. Gerek duygu gerek fikir; gerek haz veren gerek elem duygular olsun hepsini güzel bir dengeyle açıklıyor okura. Bu kitapta da çaresizlik, “mecburiyet” ve korku, ikilemler üzerinden gayet iyi anlatılmış. Savaşı farklı bir perspektiften ele aldığı konusuna geri dönersek, bir sanatçının, gitmek mecburiyetinde bırakıldığı savaşa karşı yaşadığı hisleri belki tek anlatan kitap değil ama en öz anlatan kitaplardan biri. Ana karakterin duygu fırtınaları dışında kitabın bir derdi de var, “Özgürlük mü mecburiyet mi?” sorusunu kitap irdeliyor. Betimleme olarak savaşın içine girmeden, bize sadece uzaktan hissettirerek, yalnızca varlığıyla bile savaşın ne denli ürkütücü bir durum olduğunu anlatmış kitapta. Diğer kitapları kadar popüler değil bu kitabı ama bence okunması gereken Zweig kitaplarından bence. Beklediğimden daha farklı bir hikaye sunsa da bana kitap, keyifle okudum. Edebiyatın neden gerekli olduğunu böyle kitaplar sayesinde tekrar tekrar hatırlıyoruz ve öğreniyoruz. Tarih kitaplarında “Gelebilir durumda olan erkekler savaşa çağrıldı,” gibi basit bir tek cümleyle geçiştirilen konu, bu kitap gibi bir esere neden oluyor. Ferdinand gibi milyonlarca insanın benzer duygular yaşadığını, edebiyat sayesinde öğreniyoruz. O yüzden, dünya savaşları hakkında ne kadar tarih kitabı okursak okuyalım ya da belgeselleri ne kadar izlersek izleyelim, o dönemleri yaşamış ve kalemiyle kağıda aktarmış yazarlar kadar derinden anlatılamayacak. En azından şimdilik öyle görünüyor. Savaşa mecbur kalmayacağımız güzel günler dileğiyle. Kendinize iyi bakın. “İnsan kendini kaçak hissettikten sonra hiçbir yerde özgür değildir, içerde ya da dışarda olmuş hiç fark etmez.”
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,7bin okunma
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.