Bazı yazarlar kendilerine bir şehre adarlar, tüm romanları, hikâyeleri aynı yerde geçer. Bassani de öyle, varsa yoksa Ferrera'sı. Ferrera, İtalya'nın kuzeyinde, Venedik Floransa arasında bir kent. Birçok İtalyan şehri gibi sanatsal mimari eserlerle dolu. Ferrera'nın bir başka özelliği de, varlıklı İtalyan yahudilerinin yaşadığı bir şehir olması.
Bassani, yaşadığı şehrin 'anları'ndan hikâyeler türetirken, kendi hayatının 'anları'nı serpiştiriyor içlerine sanırım. Kitap, merkezine anlatıcının ilk aşkını alıyor. Finzi-Contini'lerin varlıklı yaşantısına göre daha sıradan bir yaşam sürdüren bir ailenin genç ferdi, Contini'lerin kızı Micol'e aşık olur, belki de aşık olduğunun farkına vardırılır. Ama bu farkına vardırılma veya farkına varma, sevgiyle tanışmak mı olacak yoksa her aşk da olduğu gibi, seven sevilenden daha çok mu acı çekecek.
Romana sadece masum bir ilk aşk hikâyesi olarak bakmak, hikâyenin içinde yatan, ikinci dünya savaşı öncesi İtalyan yahudilerinin çektiklerini, iki babanın evlatları için çırpınışlarını gözden kaçırmak olur. Ayrıca Bassani'nin 'an anlatışı', ayrıntılı gibi görünse de bir bakıma sinematografik betimlemeleri kitabın derinlerindeki hazineler. Olay kadar an aktarımını da sevenlerin kitabı beğeneceğini düşünüyorum. Okurken, daha ilk sayfalardan huzur hissettiğim bir okuma oldu.