Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

214 syf.
·
Puan vermedi
Anadolu savaşı, bagımsızlık mücadelesi denilen büyük facianın, büyük destanın tarihe intikal etmiyecek olan tarafları yalnız bu defterde yazılıdır. Eğer bir hıyanet eli, bir silgi lastiği alıp kurşun kalemiyle çizilmiş bu eğri büğrü satırlar üstünden geçecek olursa gelecek kuşaklar kendi memleketletine ait bir çok acı gerçeklere ermek vasıtasından mahrum kalacaktır.- Kitabı değerlendirmek için kullandıgım bu alıntı cümlesi, inceleme yazımın ana hatlarını oluşturduğu için en başa taşıdım. Gerçeklerden payını alamayarak sadece İnandıklarına göre haraket eden bir kafa yapısı zamanla tabulaşan düşünceler üretmeye başlar. Bir önceki cümlede ''gerçeklerden payını almayarak'' kısmıyla bahsini vurgulamak istediğim, insanın okumak ve araştırmak eyleminden alıkoyulmasıdır. Bunlardan menedilen bir insan cehalet denizinin enginliğinde gömülür kalır. Yazar, bu cehaletin örneklerini köylü ahalisinin kâh kurtuluş savaşına karşı göstermiş olduğu tavır ve davranışlarında kâh etten kemikten yaratılmış bir insanın ilahi özelliklere sahip olduğunu düşünmelerinde işlemiştir. Bunun hatasını ise kitap içerisinde tartışarak kendisinde ve diğer düşünürlerde bulur . Zira içi cahillikle kararmış zihinlerin aydınlatılması ancak memleketin münevver kişileriyle kâbildir. Bir Aydın bunu yapmaz ise o ülke ve ülkenin vatandaşları felaketin eşiğine sürüklenmeye mahkum olur. Kitap, kendi inandıklarına göre şekil vererek bireysel doğrularını oluşturan Anadolu köylüsünün ilkeleri doğrultusunda örtüşmeyen bir Aydın'la olan ilişkilerini anlatıyor. Celal adındaki bu Aydın bir savaş gazisidir ve Anadoluya bir erinin aracılıgıyla gelmiştir. Onun nazarında Anadolu temiz yürekli, duygulu ve candan insanlarla doludur ve toprakları muhtelif acıların mayasıyla yoğurularak kutsallaşmıştır. Fakat çok geçmeden hayalini kurduğu Anadoluyla gerçeği arasında aşılması güç bir uçurum olduğunu anlar. Gerçek Anadolu düşmana akıl ögreten müftülerin ve yine düşmana yol gösteren köy ağalarının, vatan işgal altındayken asker kaçaklarını koynunda saklayan kadınların yahut komşusunun malını talan eden kasaba eşrafının yuvası haline gelmiş bir yerdir. Ve bir gün bu cahilliklerinin bedelini köylerinin Yunanlar tarafından yakılıp yıkılmasıyla, mallarına ve kadınlarına tecavüz edilmesiyle öderler. Peki ama bunun cürmü kimdedir? Yazar burada keskin bir özeleştiri yaparak hatayı kendisinde ya da kendi gibi olan Türk Aydınlarında şu sözlerle bulur: - Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası vardı aydınlatamadın. Bir vücudu vardı besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprağı vardı ! İşletemedin. Onu hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi elinde orak buraya hasata gelmişsin. Ne ektin ki ne biçeceksin? Bu ısırganları bu kuru dikenleri mi? Tabi ayaklarına batacak. İşte her yanın sarılmış bir halde kanıyor ve sen acından yüzünü buruşturuyorsun. Öfkenden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey senin kendi eserindir.- Tetkiki mezalim heyetinde de yer almış olan Yakup Kadri, kitabın en başında bir açıklama yapar. Bu kitap benliğimin çok derinliklerinden adeta kendi kendine sökülüp gelmiştir der. Anadolu köylerinde malları yağmalanıp diri diri yakılan insanlardan tutunda tecavüz edilen kadınlara kadar kendini sorumlu tutar. O heyetin olay mahaline ilk gittiği zaman utanır, utancından halkın yüzüne bakamaz ve o anda onlar gibi yarı çıplak bir şekilde perişan olmayı şeref sayar. Düşmanın hıncı, vahşeti köylü üzerinden çok sert bir dogal afet gibi geçmiştir. Bunun sebebinin kendisinde olduğunu düsünen yazar o vahşeti daima içinde taşır ve biriken acıları kendiliğinden kalemine akıvermiştir. Dolayısıyla bu kitap onun hissettiği acısının bir ölçüsüdür.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,5bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.