"Romanlar, çeviriler, Ömer Hayyam hepsi kaldı!" diyerek
gözlerinden yaş geldi.
"Aydın, Ömer Hayyam'ı ve Rubaitlerini bitirmeden, son noktayı
koymadan, yayınlandığını görmeden, 25 yıllık emeğinin eserini eline almadan bu dünyadan çekip gitmek yok!" dedim. Gülüştük!
"Tamam!" dedi.
Elimi tuttu.
"Ömer Hayyam'ı sana emanet ediyorum! Sözümde duramayıp
erkenden gidersem, senin yayınlamanı istiyorum!"
"Hayır Aydın! Diren, iyi ol! Kitabını kendin yayınla!" dedim.
En çok sevdiği rubailerden birini okumaya başladı:
Dünya denilen zincire doymuş değilim,
İşimi bir an bile boş koymuş değilim,
Ömrümce şu dünyada hep öğrenmekte idim,
Hala işimin ustası olmuş değilim.
Eli ayağı tutmuyordu ama hafızası yerinde idi. "İşinin ustası
oluncaya kadar yaşayacaksın!" dedim. Gülüştük, umutla ayrıldık
birbirimizden.