Bir kavrama ne kadar uzak olursak olalım onun hakkında fikir sahibi oluyoruz bir şekilde. Özellikle bu kavram politika gibi önemliyse... İşte konuya tam da bu perspektiften bakıyorum. Tıpkı apolitikler gibi bu konuyla ilgilenmiyor olsam da Henry David Thoreau'nun düşünce sistemi oldukça ilgimi çekiyor. Birkaç sene önce onun sivil itaatsizlik üzerine yaptığı açıklamaları okuduğumda şaşırmıştım, bu kitabı okuduktan sonra hem bazı şeyleri daha iyi kavramaya başladım hem de yeni sorular oluştu kafamda. O yüzden bu kitapla ilgili konuşuyor olacağım. Sivil İtaatsizlik kavramını ortaya ilk atan kişinin Sokrates olduğu söylenir, pratikte ise göze çarpan ilk kişi Gandhi'dir. Bu kavram daha çok "pasif direniş"e yönlendirir bizi, ki bu pasif direniş bizlere Katip Bartleby tarzı bir karakteri hatırlatıyor. Thoreau'nun hayatına göz atınca ise vergi ödemekten kaçındığını, bunun devletin bir dayatması olarak gördüğüne şahit oluruz. Kendisinin bu sebeple hapse atıldığını ama bir yakınının para ödeyerek onu kurtardığını da görürüz. Peki sivil itaatsizlik nedir, sadece vergi ödememek mi? Elbette hayır, bununla sınırlandırmak imkansız. Tarihin en ünlü sözlerinden biri şudur; "En iyi devlet en az yönetendir. En iyi devlet hiç yönetmeyen devlettir." Bu sözler bizzat Thoreau'ya ait. Devletin halktan yapmasını istediği şeyleri körü körüne yapan bireyleri eleştirir bu düşünce. Bu sistemin düzende yerini bulması için önce halkın hazır olması gerektiğine inanılır. Şöyle düşünelim; kendi kendisini yönetemeyen bir topluluğu sivil itaatsizlik düzene sokamaz, önce halkın bilinçlenmesi gerekir. Yönetimin zorbalığını reddetmek sanıldığı kadar kolay olmasa da bunun için neler yapılabileceğini anlatan bir manifesto aslında Sivil İtaatsizlik. Kısa olmasına rağmen derin anlamı olan çok başarılı bir kitap. Okumayan kalmamalı.

Sivil İtaatsizlikHenry David Thoreau · Say Yayınları · 20162,160 okunma

··

68 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Elif