Bu düşünce dünyanın çoğu bölgesinde var. Bu düşünce binlerce yıl öncesine dayanır. Hatta yahudiler ve hiristiyanlar "Dul" u yetim sıfatında görür. Tahrif edilen kitaplarında da "Dul" kocadan kalan bir mirastır. Ve bu miras ailenin erkekleri arasında paylaşılır. Kocanın kardeşiyle evlenmek zorundadır bunu seçme hakkı yoktur. Kocanın kardeşleri kabul etmezse eğer dul serbest kalır ve ona sadece kendi yaşamına yetecek kadsr iras birakilir. Yani dul kimsesizdir. Ona her şey yapılabilir. Kocadan kalan bir artık bir miras gözüyle bakılır. Böyle bir düşüncenin hakim olduğu bir cahiliye zihniyetinde Dul kadın kimsesizdir. Ve kimsesiz birine maalesef ki daha cesur ve ahmakça yaklaşılır. Hatta bakire olmadığı için ve kimsesiz olduğu için Dul olana tecavüz etme ihtimali de çok yüksek olmuştur. Ki bu yüzden Dul olan bu duruma maruz kalmasın diye kocanın ailesinden biriyle evlendirilirdi. ( savunmaları da bu olmuştur.)
İslamiyet öncesi Araplarda da bu düşünce yaygındı(ki hala var) Hatta poligaminin olduğu Arap cahiliye devrinde(ki hala aktif) Koca öldüğünde kardeşi yoksa, dul kalan eş diğer eşin büyük çocuğuyla evlendirilirdi. Zaten Kur an da "Babalarınızın eşleriyle evlenmeyin!" diye bir ayet de görürüz. Hatta kararı dula bırakır.
İslam ın bunu yasak etmesinden anlarız ki Arap toplumunda bu vardı.
İslam bu konuda bir uyarı ve yasak koymasına rağmen hala kendini müslüman sanan kişilerde bu sapkın zihniyeti görebiliyoruz.
Yani anlayacağımız o ki yozlaşmış zihniyeti hiçbir din değiştiremiyor. Mal olan maldır. Toplum bu malların bedelini ödüyor.
Yani kısacası Dul eski zamanlardan beri kalan düşünceye hala maruz kalmaktadır. Kimsesizdir, mirastır. Dolayısıyla maalesef ki beyinsizler dula bu yaklaşımı sergiler. Gördüklerinin ürünüdürler. Binlerce yıldır var olan kirli zihniyetin artıklarıdır bu gördüklerimiz.