Öncelikle henüz giriş bölümlerinde dikkatimi çeken küçük bir ayrıntı ile başlamayı uygun gördüm. Yazar "Erkek tarihçiler tarafından görmezden gelinen" diye bir cümle ile başlamayı uygun görmüş. Sonra bu cümle üzerine kabaca düşündüm. "Kadın tarihçiler çok mu görmüştü?" diye bir soru sordum, soruyu öylece havada bıraktım.
Fahişeliğin tarihini okurken aslında gördüğüm senaryo pek tanıdık geldi. Fuhuşun kökeninin Atina'ya kadar uzanması kısmına şaşırdık mi? -Yooo. (Neyin kökeni Atina'ya varmıyordu ki?)
Ilerleyen sayfalarda Scott nam kimesne bir ağabeyimizin "kadınların çalışarak erkeklerle rekabete girmesi bla bla bla" üzerine bir şeyler söylemiş. Inanır mısınız bastım kahkahayı (bilin bakalım kimi hatırladım?) .
Hıristiyanlığın zaman icin de seks ve cinselliği kötüleyerek, sansürleyerek kadını nasıl ikinci sınıf insan addettigini gördüm. Yasaların acliktan ölen kadınları umursamazken, çalışma saatlerine uymayan kadınları cezalandırırken ki azmine kızdım.
Halk ağzıyla pezevenklere (!) yaptırım uygulanmazken mamaların yüzünü yakip, kulağını kesmenin mantığını çözemedim. Sanırım bir kadını dövmek, öldürmek ve satmak sadece erkeklere verilen bir hak(!).
Son olarak bilmem kaç yılında ki ideal kadın tarifine attigim kahkahayı duymanızı isterdim.
Selametle.