Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Talip APAYDIN ve Yahya ÖZSOY Çifteler Köy Enstitüsü çıkışlılardandır. Bu iki öğretmen adayımızın 1943-44 ders yılında bir Türkçe sınavına verdikleri karşılıklar elimizdedir Tarih 26 Kasım 1943. Soru şudur: "Beş yıl önce, ancak ilkokulu bitirmiş bir köy çocuğu olarak geldiğin bu müesseseden, bugün, cemiyetin ileri saflarında tarihi rol almış bir eleman olarak ayrılıyorsun. Bu yetişme zamanı içinde, kendinde ne gibi değişiklikler görüyorsun ve tarihi rolünü tam yapabilmek için kendinde ne gibi vasıflara lüzum hissediyorsun? Bunlardan sende olanlar hangileridir?" "Anadolu'nun bütün köyleri aynı derecede zengin degildir. Hamidiye, Mahmudiye gibi geniş topraklı köylerimiz her yerde bulunmaz Buralarda her kişinin bin dönüm arazisi var. Öyle köylerimiz var ki. Bütün işlenecek arazisi bin dönüm yok. Bu köyler, şehirliler gibi güzel giyiniyorlar. Öyle köylerimiz var ki, bulgur dağarcığını bozup elbise yapmak mecburiyetindeler Bura köylerinde üç ay çalışılır, yüzlerce, binlerce liralık buğday satılır. Öyle köylerimiz vardır ki, toprağı olmadığından, bir ağaya bakar durur. Bir sene ölesiye çalışır, aldığı ücret karın tokluğudur. İste böylesine aç ve başkasının esiri olmuş bir köyün evladıyım. Bin dokuz yüz otuz sekiz Ağustosunun yakıcı bir öğlesinde, bir bayırdan çıkarken bana ak sakallı babam dedi ki: Böyle köylerde yaşanmaz oğlum. Bu, hayat değildir. Bir insan olarak dünyaya geldik, fakat bunu inkar ediyorlar.' Ve 'vaziyetimizi biliyorsun! Sen git oku, kendini kurtar, bizim gibi sürünme! İsteyenler, senin baban tembel, işten yılmış, onun için fakir düşmüş' desinler. Ben buna, yani 'çalışmakla zengin olunur' lâfına inanmıyorum. İnanırsam, milyonlar bana hakkını helal etmez.. İşte okuyup, kendimi sürünmekten kurtarmak için buralara geldim. Muhteşem binaların içinde yaşıyorum. Fakat gene dağarcık donluların ekmeğiyle beslenmekteyim. "Kendimi kurtaracağım' deyince şimdi nasil utanmayayım? Milyonlarla, kendi göbeğim arasındaki gıda yolunu şimdi nasıl keseyim? Onları nasıl unutuvermeli? Bu memleketin efendisinin sürünmesine nasıl razı olmalı? Dağarcıktan giyinmesine nasıl müsaade etmeli? Hayır, hakiki gençlik buna razı olamaz! Babamın dediğini kabul ediyorum. Evet babacığım, sizin insanlığınızı inkâr etmişler. Hakkınızı almışlar. Bunun derdini yaşıyoruz. Fakat, memleketin derdi ağlamakla iyi olmaz, bunu biliyorum. Onun için, 'şahsi menfaat, iyi yaşamak diye bir şey tanımıyorum. Bunu unuttum artık. Hakiki gençlik ıstıraplıdır. Bunu gidermek için: İdeal, heyecan, el nasırı, alınteri, hakiki ilim, canlılık ve çalışkanlık lazım. Yukarda yazdığım hassalar belki bende daha kemikleşmemiştir. Fakat demir gibi imanım ve şahlanmış heyecanım var. Yolum orasıdır, kuvvetle gidiyorum. 26.11.1943 Talip Apaydın Son sınıf, No: 96
Sayfa 51
··
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.