Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

316 syf.
10/10 puan verdi
“BÜTÜN KARARSIZLARA”
“Sağırlar dünyasının vurdumduymaz ülkesindeki insanların sağır kulaklarına ithafen!” Her şeyin sözle var olup, sözle yok olduğu bir dünyada birazdan yazacaklarım umarım kalıcı olur ve farkındalık zinciri oluşturabilmek adına müsebbib olabilirim benliğimizin -ya da bencilliğimizin mi demeliyim- ardında tozlar içinde kalmış bu puslu ve kirli aynadaki vicdanımızı gün yüzüne çıkarmayı umut ederek... “Hayvanlara karşı acımasız olan, iyi bir insan olamaz.” -Arthur Schopenhauer “Acımak lazımdı, acıyamadık; acınması gereken acı olan acılarımıza...” Vicdanım kulağımın dibinde bas bas bağırırken ardından kalbimi de tüm nöronlarıyla intifadaya çağırırcasına firar etti kalemimden bir bir kelimeler, cümleler ve isyanlar.. İnsanlar bizleri dinliyor kalpleri kapalı… Açık olsa idi sızmaz mıydı az da olsa vicdan içeri? İnsanlar bizleri dinliyor gözleri kapalı... Açık olsa idi görmezler miydi az da olsa hakikati? Şimdi yalın ayak yürüyorum vicdanlar üzerinde ve kaybolmuş insanlığı arıyorum. Yardım edin Ey insanlar! Yardım edin Ey İnsancıklar! Ey insanlığını askıya alanlar, kaçmayın! Hep beraber bulalım bu kayıp insanlığı çünkü şimdi ne kaybolmanın, ne uyuya kalmanın, ne de saklambaç oynamanın yeri ve zamanıdır! Lütfen duyun artık hiçbir suçu günahı olmayan bu masum hayvanların yardım çığlıklarını! Ne olur duyun artık bizim bu çığlıklarımızı! Kapatmayın kulaklarınızı, gözlerinizi, kalplerinizi artık daha fazla! Dininiz, diliniz, ırkınız, cinsiyetiniz, yaşınız, vatanınız ne olursa olsun hiçbirinin, inanın hiç bir önemi yok! İnsanlık namına duyun, okuyun, paylaşın lütfen!!! Hak-görev-sorumluluk üçgeninin dışına taştığın gün, yaptığın işin suç olduğunu bileceksin. Öz saygımız ne kadar tutarsızsa böyle çağrılara karşı savunmasızlığımız, vurdumduymazlığımız ve görmezden gelip gözlerimi kapatmamız, kulaklarımızı tıkamamız da o kadar artar! “Hayatımı tamamen hayvanlara yardım etmeye adamamın sebebi; hali hazırda onlara zarar vermeye kendini adamış bu kadar çok insanın olması.” -Buddy Greyhound İtiraf etmeliyim ki okuduğum hiçbir kitap beni bu kadar etkilemedi. Hiçbir kitap beni bu kadar duygulandırmadı. Hiçbir kitap beni bu kadar çaresiz bırakmadı. Hiçbir kitap beni bu kadar yıpratmadı. Hiçbir kitap benim için bu kadar önemli ve değerli olmadı. Yazarımız Tom Regan bu yapıtında salt okurların beğenilerine uygun bir yazı yazma kaygısı gütmüyor aksine bunu bir kenara bırakıp ele aldığı bu konuyu, olayları, yaşanılan yer ve mekanı, hayvanların çaresizliklerini, çektiği acılarını, insanların vahşiliklerini, tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor apaçık ve bu gerçekler acımasız bir tokat gibi ardı ardına suratınıza çarpıveriyor. Bu kitap, gerçekten de hayvan hakları konusunda şimdiye kadar yazılmış kılavuz kitapların en iyisi hiç şüphesiz. "Hayvan Hakları"nın nasıl anlaşıldığı ve aslında nasıl anlaşılması gerektiğini ortaya koyma, paha biçilmez olan konuşma özgürlüğü hakkımızı, hayvan hakları savunucusu olmayanlara da dahil, herkesin savunması gerektiğini oldukça başarılı bir şekilde yer vermiş. Tek tek konulara girmeyeceğim ki zaten ilgi çekip okunması için yeterince alıntı yaptığımı düşünüyorum ve en çok alıntı yaptığım bir kitap oldu da denilebilir kendisi için. Herkes kitabı okuyamasa da -ki çok ağır ve sindirilmesi zor bir kitaptır- hiç değilse merak edip alıntılara şöyle bir göz atsa bile yanlış bilinenlerin doğrusunu öğrenmek adına o kadar çok bilgi bulunuyor ki bu amaç namına ben de yeterince alıntı paylaşıp duyarlı ve vicdan merhamet sahibi insanların dikkatini çekip farkındalık oluşturabilmeyi temenni ediyorum. “Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler (Allah ve melekler) de size merhamet etsin. " Hz. Muhammed(S.A.V) Beni en çok vuran yer kitapta henüz başlarında iken okuduğum daha doğrusu okuyamadığım -çünkü o paragraf sonu çok da iyiye varmadı ve ben de öyle bitiremedim – Bahsettiğim bölüm 'To Love or to Kill: Man vs. Animals" (Sevmek ya da Öldürmek: İnsanlar ve Hayvanlar) adlı yayınlanan bir programda verilen bir bölüm hakkında gördüklerini yazması. Evet ve sadece bu yazılanı okurken bile dayanamayan ben uzun bir süre kitaba tekrar başlayamama sebep olan o alıntı gerçekte çekilmiş bir belgesel ve videoları var okurken bile dayanamayan bir insan gerçekten de izlemeye tahammül edebilir miydi, vicdan nasıl dayanır buna (Bilmiyorum ben cesaret edemedim izlemeye şahsen okumam bile yoğun bir duygu sorunsalına girmeme yetmişken, merak edenler için yine de link bırakırım.) “Programda, aynı hayvanların farklı kültürlerde nasıl farklı muamele gördüklerine ilişkin, şaşırtıcı, bir o kadar da rahatsız edici bir hikaye anlatılıyor. Bilhassa tüyler ürpertici bir bölümde, küçük bir Çin köyünde geçen bir akşam yemeği sahnesi getiriliyordu ekrana. Bilmem bilir misiniz, ABD'deki bazı restoranlarda, hatırlı müşterilere ıstakozlar ve balıklar canlı canlı seçtirilir. Müşteri seçimini yaptıktan sonra hayvan öldürülür ve şef aşçı onların seçtiği yemeği pişirir. Bu Çin restoranında da uygulama tıpatıp aynıydı. Menü hariç: Burada müşterilere canlı kedi ve köpekler arasından seçim yaptırılıyordu. Film ağır ağır ilerliyor. İlkin, aç müşterilerin tahta kafeslere tıkış tıkış doldurulmuş kedi ve köpekleri incelemelerini izliyoruz; sonra kendi aralarında hayvanlar hakkında yorumlar yapıyorlar; daha sonra da kararlarını veriyorlar. Nihayet, (aşçı olduğunu tahmin ettiğim) bir adam, uzun metal bir maşayla uzun tüylü bir kediyi kafesinden hızla çekip alıyor ve apar topar mutfağa sokuyor… Bundan sonra olanlar hiç de iç açıcı şeyler değil, hassassanız o yüzden dilerseniz bir sonraki paragrafı hiç okumayın. Kedi pençe atıp acı acı haykırırken, aşçı hayvana demir bir çubukla birkaç defa vuruyor. Artık daha çok pençe atıp, daha çok feryat eden hayvan, aniden kaynar su dolu bir küvete daldırılıp on saniye kadar orada tutuluyor. Çıkarılır çıkarılmaz ve hala canlı haldeyken, aşçı tek bir hamlede hayvanın derisini başından kuyruğuna kadar sıyırıp alıyor. Sonra da, şok halindeki hayvanı, geniş taş bir teknenin içine atıyor ve (kamera yakın plana geçince) kedinin, donuk ve camsı gözlerle, ağır ağır yutkunuşunu izliyoruz, ta ki son nefesini de verip boğuluncaya dek. Kedinin seçilişinden son nefesini verişine kadarki tüm olay, birkaç dakika sürüyor. Yemek servis edildiğinde, müşteriler aşçıya teşekkürler edip onu iltifatlara boğarak iştahla tabaklarındakini yiyorlar. Hayatımda bundan daha sersemletici bir şeyle karşılaşmadım. Kelimenin tam anlamıyla dilim tutulmuştu. Pek çok Amerikalı gibi ben de Çin, Kore ve başka ülkelerde kedi ve köpeklerin yendiğini biliyordum. Bu görüntüler sayesinde, yemek adetleriyle ilgili bilmediğim bir gerçeği öğrenmiş değildim. Benim için yeni olan, beni koltuğuma çivileyen şey, bunun nasıl yapıldığını görmek, bütün o süreci izlemekti. Kedinin yaşadığı korkunç şok ve eziyeti seyretmek dayanılmazdı. Yüreğimin, hayret ve öfke karışımı bir duyguyla dolup taştığını hissettim. "Durun! Ne yapıyorsunuz! Yapmayın!" diye bağırmak istedim. Ama bunu -en azından benim için- daha da feci kılan, insanların bu olaydaki davranışlarıydı. Onlar için tüm olup bitenler ne kadar da sıradan, gündelik ve doğaldı! Yemeğe gelenler, bizim "kahveyle şu sandviçi alayım" dememiz gibi, "şu kediyi alalım" diyebiliyorlardı. Ya aşçıya ne demeli? Aşçı da kedinin çektiği eziyete son derece kayıtsızdı. Zavallı hayvan, onun gözünde bir odun parçasından farksızdı. Hayatım boyunca hayvanların acı çekmesi ve ölmesi karşısında bu derece umursamaz, böylesine rahat ve kayıtsız davranan insanlar görmemiştim. Sanırım pek çok Amerikalı, bu görüntüleri izledikten sonra benim yaptığım gibi "Dünya nereye gidiyor?" sorusunu sormadan edememiştir.” Evet insaniyet göreceli bir kavram değil. Çünkü herkeste bulunması gereken bir zorunluluk. İnsanlar öyle çeşitli şekillerde, öyle çok sayıda hayvanı sömürmekteler ki, burada her türlü hayvan istismarına değinebilmek olanaksız. Organize köpek dövüşleri, balina endüstrisi, Amerika'nın yaban atlarının hali, Denizayılarının korunması, "Modern" hayvanat bahçelerinin çağdışılığı, yol kenarlarındaki hayvan sergileri vahşeti, Afrika'daki yaban hayatının yağmalanışı, Boğa güreşleri ve festival adı altında hayvanların katlanmak zorunda kaldıkları bir yığın eziyet. Burada atladığımız konulardan kolaylıkla uzun bir liste çıkarabiliriz. Bizler bu hayvanları "evcil hayvanlar" haline getirmek istemiyoruz. Bizim istediğimiz çok daha basit bir şey: “Yalnızca, insanların onlara feci şeyler yapmaktan vazgeçmelerini istiyoruz.” “Her şey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar.. Hayvanlar olmazsa insanlar ne yapar? Tüm hayvanlara gitse insanların ruhu büyük bir yalnızlığa boğulur: İnsanlar yalnızlıktan ölür.” -Kızılderili Reisi Seattle Yazar Tom Regan kitaba başlarken şöyle sesleniyordu “Bütün Kararsızlara” yine onun finali ile incelememi bitirmek istiyorum ben de.. “Bu kitabı dünyanın tüm Kararsızlarına adamış olmamın iki nedeni var. Birinci nedeni daha önce açıklamıştım. Kararsızlar hayvan haklarının geleceğidir. Çok açık ve basit bir gerçek var: Eğer çok az sayıda Kararsız katılırsa, hayvan haklan hareketi hiçbir yere gidemez (olsa olsa geriye gidebilir). Kararsızlar gerçekten bu derece önemlidir. İkinci nedenim, kişisel. Kendim de bir Kararsız olarak, düşe kalka ilerleyen; sorular sorup onlara yanıtlar bulan; bir o bir bu deneyimi yaşayan; daha gelişkin bir hayvancı! Duyarlılığa doğru kah hızla kah ağır ağır ilerleyen; geçici bir süre de olsa diğer hayvanları saygınlığı hak eden benzersiz kişiler olarak gören bu insanlara kendimi gerçekten yakın hissediyorum. Dünyanın herhangi bir yerinde bir Kararsızın bir şekilde yoluna devam etmesine, onun hayvanlara ilişkin kültürel paradigmanın baskısına direnerek gelişmeyi sürdürmesine katkıda bulunacak bir şeyler söyleyebilme umudu, beni bu kitabı yazmaya itti. Belki de o Kararsız sizsiniz. Belki bir gün gelecek, hiç hesapta yokken, siz de (benim gibi) aynaya bakıp karşınızda bir hayvan hakları savunucusu göreceksiniz. Umarım burada yazdığım bazı şeyler, bu yolculukta size biraz olsun faydalı olur.“ s. 290 “Vitae nunc tempus statuere." (Hayatın her anı bir karar anıdır.) “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir.” -Mahatma Gandhi Dipnot: Önce buraya kadar okuyan arkadaşlara teşekkürlerimi sunarım, şimdi gemiyi birlik ile yardım ile yürütme zamanı! Detaylı bilgi, dokümanlar, argümanlar için aşağıdaki siteye ve bağlantılı içinde bulunan diğer sitelere göz atabilirsiniz bir de şu incelemenin başında bahsi geçen program için hangisinde olduğunu bilmiyorum 5 parttan oluşuyor zaten 10 ar dakikalık onun da youtube linkini de bırakıyorum.. hayvanlarinaynasinda.wordpress.com/2020/07/14/yaba... youtube.com/watch?v=cHd9SmQ... Yine hayvanlar hakkında izlemiş olduğum ve kesinlikle sizlere de izlemenizi önerdiğim bazı film ve belgesel isimleri bırakıyorum. Son olarak sizlerin de varsa eğer özelikle hayvan hakları konusunda film, belgesel, kitap tavsiyeleri yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum ve herkese bol okumalı, düşünmeli, sorgulamalı, merhamet duygunuzun eksilmediği günler diliyorum. -The Cove -Felidae -The Plague Dogs -Hachiko -Kutup Macerası -White God -Ayı
Kafesler Boşalsın
Kafesler BoşalsınTom Regan · İletişim Yayıncılık · 200730 okunma
··
394 görüntüleme
Tantuni okurunun profil resmi
Çok iyi bir inceleme olmuş, tebrik ve teşekkür ederim 👏🏼
Demet okurunun profil resmi
Yorumunuz ve paylaşımınız için ben teşekkür ederim. Çemberi ne kadar genişletebilirsek o kadar iyidir sağ olun.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.