Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

214 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
15 Mayıs 1919 tarihinde başlayan yunan işgali az bir zamanda Batı Anadolunu coğrafyasında kendini hissettirmeye başladı. 1921 Eylül ayında Polatlıya kadar gelen işgal kuvvetleri topraklarımızda topyekün ilerleme içersindeydi. Burada yaşayan insanımız durmaksızın düşman işgalini deneyimlemekteydi. Anadolunun çoraklaşmış topraklarında, fakirliğin esir aldığı o evlerde, kimsesiz kalmış hayatların suskunluğundan, haklarını arayamamaktan, hatta bunu bilmemelerinden işgal güçleri zıvanadan çıkmıştı. Köylerin biçare durumu askeri tayfa ve yönetim tarafından duyuluyor, halkın durumu meraj ediliyordu. Bunun üzerine Tetkik-i Mezalim Heyeti kuruldu ve köylerdeki ve insanımızdaki tahribatı tespit etmek, mağduriyetleri dinlemek, rapolarmak maksadıyla dönemin aydınlarından oluşan önde gelen bir kaç isim köyleri ziyaret etmekteydi. Falih rıfkı Atay, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adnan Adıvar, Mehmet Asım.. Tetkik-i mezalim gezileri sırasında çıkmış bir cevherdir Yaban.. Yaban 1.Dünya savaşı ile Sakarya arasındaki dönemi yansıtır, anlatır bizlere. Roman Ahmet Celal adındaki bir subayın Istanbul'un ingilizler tarafından işgale uğramasıyla Emir eri Mehmet Ali'nin ısrarıyla Ankara yakınlarındaki bir köye yerleşmesiyle başlar. Gittiği yerde köy yaşamına zor da olsa alışan Ahmet Celal'e köylüler yabancı yaftasını yapıştırıp ona kendileri gibi olmadığı için yaban derler. Baktığımızda kitaptaki karakterler; Salih Ağa, Şeyh Yusuf, Mehmet Ali, Ismail, Zeynep kadın, Cennet, Emine.. Bu karakterler aslında dönemin zümrelerini temsil eden birer simgeler, semboller olarak karşımıza çıkar. Yaban, esasında kitabın ilk cümlesiyle bile kendini ele veriyor. "Dee, o da sizin gibi yabanın biriydi" Yakup kadri bu kitabında Tetkik-i Mezalim Heyetindeki aydınların halktan ne kadar kopuk olduğunu bize anlatıyor. Ahmet Celal 3 sene köydeki insanları anlamaya, anlamlandırmaya, dertlerine ortak olmaya çalışsa da köylü bir türlü kabuğunu kırıp onu da bağrına basamıyor. Kitapta okuduğumuz köylü tipi insanı derinden yaralayan bir cahilliğe ve gençliği kaygılandıran bir bakış açısına sahiptir. Okurken Yakup Kadrinin düşüncelerinden, görüşlerinden süzüldüğünü de unutmamak gerekir. Kitapta görmemiz gereken asıl mesele şu ki; Anadolunun kanayan yarası, yoksulluğu, geride kalmışlığı, biçareliği, terk edilmişliğine olan vurgudur. Ve esasında çokta güzel bir öz eleştiri vardır ki köylünün bu duruma düşmesinin, palazlanıp ayağa kalkamamasının, geri kalmışlıktan bir türlü kurtulamamasının, onları uygarlığın, medeniyetin faziletlerinden mahrum bırakanın yine Türk aydını olduğundan bahseder. Ama bu aydın kişisi sadece o dönemde var olan kişi değil. Bugün bile Yaban'ı okuyan, kendini aydın olarak niteleyen herkesin, eğer bu uçurumu kapatamıyorsa, uygarlığın,medeniyetin faziletlerini anlatamıyorsa, ellerinden tutup kaldıramıyorsa, geri kalmışlıktan kurtaramıyorsa o zihinleri bizim de bu uçurumu derinleştirenlerle aramızda hiç bir farkımızın olmadığını belirtiyor yazar.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,4bin okunma
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.