Günümüz Atatürkçüleri, Atatürk'ün din ve Allah konusundaki görüşlerini, onun iç dünyasına ait özel hayatının gizli tutulması gereken bir sırrı gibi görüyorlar: Oysa Atatürk, bu görüşlerini gizli tutmadı; bulgularını önderlik ettiği devrimin felsefesi olarak açıkladı; ders kitaplarına yazdırdı; milli eğitim aracılığıyla ve yayımlarla Cumhuriyet'in genç kuşaklarına ve geniş kitlelere aşıladı. Atatürk ile Tanrı arasındaki sorun, "kul ile Allah arasında" kalmadı; toplumun sorunu haline geldi; kültürel değişmenin merkezindeki bir sorun özelliğini kazandı.
.... Kemalist Devrim, laikliği İslamcı kültürle kesin bir hesaplaşma olarak anlamıştı. Laiklik hareketinin temelinde bir siyasal devrim vardı. Kemalistler, sultanlığı ve halifeliği yıkan bir devrime önderlik etmişlerdi. Bu siyasal devrim, toplumsal planda Osmanlı hakim sınıfıyla cephe cepheye gelmişti. Devrimci gündemin ideolojik ve kültürel maddesi ise, İslamiyetin tasfiyesi, en azından etkisinin kırılması idi.