Devrim denilince hepimizin aklına korku dolu anlar geliyor yaşadığımız coğrafya yüzünden. Bu kitap aslında bir ülke insanın nasıl devrim yaptığını anlatıyor. Nasıl mı? Aslında çokta yabancısı değiliz onların hayatına. Venezuela'da zenginler ve yoksullar arasında çok keskin bir çizgi var. Şimdi diyeceksiniz ki bizim ülkemizde de yoksullar var. Hayır, öyle değil. Orada zengin olanlar hayatları boyunca yani ölesiye kadar asla bir yoksulla karşılaşmıyor, bilmiyor, tanımıyor. İşte bu keskin çizgi bu devrimle son buluyor bir nevi. Devrimin öncüsü Hugo Chavez olsa da bu devrimin asıl sahibi yoksullar ve çoğunlukla kadınlar. Yaptıkları devrim iki-üç yıllık bir şey de değil bir süreç! Ve hala da devam ediyor. Yoksul halk -ya da barrio'lar- ilk defa kendilerine benzeyen, onların dilinden konuşan bir lider Chavez'i gördüler. Chavez onlar ve onların hakları için savaşıyordu. Devrimle beraber bize masal gibi gelecek bir sistem oluşturmuşlar. Kooperatifler, nucleo, misyonlar, kadınlara iş imkanı, sokakta serseri denilen gençlerin her biri devrim katılması ve daha niceleri anlatmakla bitmiyor ki okumak gerek. Ülkedeki herkes devrime katılmıyor tabii ki Merkez Üniversitesin'deki gençler Chavez'i bir diktatör diye tanımlıyor ve asla onu sevmiyorlar. Çünkü onlar üst sınıftaki insanlar. Chavez'i sadece yoksulları düşündüğünü dile getiriyorlar. Oysaki yüzyıllardır hep zenginler düşünülürken şimdi yoksullar hakkı olanı alınca mı kötü oluyor? Yoksullar artık fakirliğin onların bir kaderi olmadığını öğreniyor bu ülkede ve sadece kendi ülkelerinde değil bütün dünyadaki insanlara yaymak için etkinlikler yapılıyor. Dünya'nın dört bir yanından gelen insanların şahit olup kendi ülkelerinde kendi devrimlerimlerini yapmaları için örnek oluyorlar. İşin ilginç yanı ise ülkedeki televizyon kanalları bu süreçten bashetmemesi aslında bana çokta ilginç gelmiyor şayet ülkemizde buna benzer olaylar görüyoruz farklı şekillerde. Neyse, işte o devrim yapan insanların en büyük gayesi ise kendilerini doğru bir şekilde anlatacak bir medya, başkalarının gözünden veya onları anlamayacak insanların dilinden değil. Doğru bir şekilde anlatsınlar istiyorlar. İşte yazar Ece Temelkuran'da kitapta bunu yapıyor olanları tüm gerçekçiliği ile, tüm taraflarıyla DEĞİŞİMİN DEĞİL SİNYORİTA, DEVRİM'in nasıl olduğuna tanık oluyoruz. Okunmalı, bu kitap herkes tarafından okumalı üzerimizdeki ölü toprağın kalkması için. Bu devrim masal değil, gerçek. Sadece bir lider önderliğinde ona tapılarak değil, onun eksi ve artılarını bilerek, o olmasa da devrimin devam edeceğini, devrimi halkın yaptığını ve en çokta 'kadınlar devrimi daha çok seviyor,' diyerek. Bir devrim nasıl mı olmalı? ABD'nin burunu dibindeki ülkenin devrimi gibi. Okuyun efendim, öğrenelim.