Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

360 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Şirkette sohbet ederken şaşırarak ayırdına vardığım bir konu var. Genç nesil, yani 30lu yaşlarının başlarında olanlar ve daha küçükler, AKP iktidarından önceki dönemi hiç bilmiyorlar. Yani Kenan Evren’li, Demirel’li, Özal’lı, Ecevit’li, Erbakan’lı, bol koalisyonlu, gazetecilerin bomba gibi dosyalarla siyasileri sıkıştırdığı, açık oturumlarda rakip parti liderlerinin kozlarını paylaştığı -Amerikan seçimleri öncesi hala yapıldığı gibi- yıllar çok ama çok gerilerde kalmış. Erdal İnönü o dönemin, yukarıdaki starlar kadar olmasa da, önemli oyuncularından biri. Kurtuluş Savaşı kahramanımız ve 2. Cumhurbaşkanımız -yakın zamanlarda da birçok siyasi söylemde adı geçen- İsmet İnönü’nün 2 numaralı oğlu olan Erdal İnönü, uzun ve başarılı kuramsal fizik kariyeri sonrası baskılara dayanamayıp solda bir parti kurmuş ve 1983’ten 1993’e kadar toplam 10 yıl Türk siyasetinin önemli oyuncularından biri olmuştu. İşte bu kitap Erdal İnönü’nün emekliliği sonrası yayınladığı “anılar” serisinin ilk kitabı. Yıllar önce almış ve bir kısmını okumuş, sonra rafa kaldırmıştım; dönemle ilgili araştırmalar yaparken tekrar elime alıp tamamlamak istedim. Kitap hakkında görüşlerimi yazmadan önce kısaca dönemin siyasi durumunu açıklamak isterim. 1980 darbesi öldürdüğü, işkencelerde hayatlarını kararttığı, hapislerde çürüttüğü onbinlerce vatandaşımızın yanısıra tüm siyasi partilerin üzerinden de buldozer gibi geçmiş. Tüm partiler kapatılmış ve tüm parti liderleri, kısa süreli hapislerden sonra serbest bırakılmış ama yasaklanmış. Dolayısıyla 1983 yılına kadar geçen 3 yıl boyunca tüm ülkede sadece darbeci Kenan Evren ve silah arkadaşlarının borusu ötmüş. 1983’te artık bu durumdan duyulan rahatsızlık dillenmeye başlayınca ve toplumda demokrasiye dönüş talepleri daha açıktan konuşulur olduğunda, darbe öncesi tüm siyasi partileri ve siyasetçileri yasaklı olduğundan, kamuoyu için yeni bir çok isim siyasete girmiş. Özal’ın ANAP’ı kurduğu o dönemde yasaklı CHP’nin yerine de Erdal İnönü başkanlığında SODEP (Sosyal Demokrasi Partisi) kurulmuş. -Gerçi “yerine” demek pek doğru değil, zira her zamanki gibi bir arada duramayan sol kesimde hizipleşmeler yine var; yasaklı Ecevit’in DSP’si, HP (Halkçı Parti), Baykal yine sahnedeler; ancak en büyükleri yine de SODEP. Eski CHP’liler tarafından İnönü soyadı sayesinde solu birleştirecek bir isim olarak düşünülen ve tabiri caizse siyasete itilen Erdal İnönü 1983’ten 1993’e kadar geçen 10 yıl boyunca Türk siyasi hayatının önemli ve ilginç kişiliklerinden biri oldu; bir kısmının ben de canlı şahidiyim. Kuramsal fizik alanında başarılı bir kariyere sahip olan, siyasete atılmadan önce uzun yıllar ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışan hatta bir dönem ODTÜ’de rektörlük yapan Erdal İnönü, değişik ses tonu, kesikli konuşması, sakinliği, uzlaşmacı tavrı ve -özellikle televizyondaki açık oturumlarda- şaşırtıcı ters köşe cevaplarıyla yer etmiş bende. “İktidarın sizi 5 yıl daha limon gibi sıkmasını istiyor musunuz?” sloganını ve limonlu afişlerini hala hatırlarım mesela. Türkiye’de benzerine bence hiç rastlamadığımız saygıdeğer, uzlaşmaya açık, rasyonel tavrı ile güzel bir insandı, 2007 yılında aramızdan ayrıldı. Siyasetçiliği döneminde mücadeleden kaçmak ve solcuların hakkını iyi savunmamak ile çokça eleştirilmişti; ama hak savunusunu ölesiye kavga etmek sanan kesimler için birkaç beden büyüktü zaten. Siyaset bence her yelpazeden insanı bulundurmalı içinde, toplumun tüm renklerini temsil etmeli; Erdal İnönü de güzel bir kişilik, farklı bir soluktu. Kürt sorununu çözüm için en aklı başında çalışmaları yürüten ve HDP ile birleşerek meclise girmelerini sağlayacak kadar -hem de darbe sonrası o dönemde- cesur olan İnönü’nün bence en büyük dezavantajları soyadının gölgesinde kalması, siyasete tepeden inmesi, kendi reklamını yapması gerektiğini hiç anlamaması ve sol kesimdeki bitmez tükenmez hizipleşmeleri okuyamamasıydı bana göre. Ama görevinden kendi isteği ile ayrılan, benim bildiğim, yegane parti başkanıdır; çok da kısa sayılamayacak demokrasi tarihimizde. Anılarının bu ilk cildinde Erdal İnönü çocukluk anılarını, 2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de yaşanan yokluk ve korku ortamını, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve ekibinin olayları nasıl yönettiğini, siyasete girişini ve hayattan çıkardığı bazı dersleri, biraz karışık şekilde paylaşıyor bizlerle. Benim en çok 2. Dünya Savaşı’nın; o ibrenin sürekli iki cenah arasında gelip gittiği, Almanlar ve Ruslar’ın hemen dibimizdeki ülkeleri işgal ettiği, Boğazlar’ın stratejik öneminden dolayı her iki taraftan da Türkiye’ye baskının arttığı, hem Müttefik hem de Mihver devletlerin ülkemizde üs kurmak istediği o döneminde yoksul ülkemiz olan kazanımlarını da kaybetmesin ve tekrar babasız kuşaklar yetişmesin diye diplomasi savaşı ile tarafsız kalmaya çalışan İsmet İnönü ve ekibinin yaşadıkları ilgimi çekti. Birçok alıntı yaptım bu dönem ile ilgili; bence tarihimize ilişkin bilinmesi gereken önemli bir dönem zira. Erdal İnönü’nün kişisel anıları ve siyasete giriş kısmı bir nebze daha sıkıcı geldi, bu kısımla karşılaştırınca. Yine de Türk demokrasi tarihini anlamak için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Anılar ve Düşünceler 1
Anılar ve Düşünceler 1Erdal İnönü · Yorum Yayınları · 199824 okunma
··
97 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.