Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Cemalettin Nuri Taşçı bloğunda hastaların doktorlara yönelik artan memnuniyetsizliği, öfkesi ve şiddetine ilişkin şöyle bir yazı yazmış: politikapolitik.com/hekimler-ve-has... Yazıyı bir paragrafta özetleyip kendisine saygısızlık etmek istemem, o nedenle ilgilenenler ilgili bağlantıdan yazıyı okuyabilirler. Ben, bu yazının bana düşündürdüklerini ve hatalı bulduğum çıkarımlarına ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle yaşanan sorunun yazıda bahsedilen yaklaşıma ilişkin olduğuna dair itirazım var; yani yirmi yıl önce hekimin odasına süklüm püklüm giren, aldığı hizmet sanki bir lütufmuş gibi davranan hastaların şimdi hekimin odasına kapıyı tekmeleyerek girmesinin sebebinin sadece sıradan insanların son dönemde ciddi enerji kazanmaları, böylece artık daha güçlü hissetmeleri olduğuna inanmıyorum. Dolayısıyla mevcut durumun devlet yönetiminin yaptıklarından ya da yapmadıklarından bağımsız geliştiği görüşüne de katılmıyorum. Böyle bir çıkarım yapılacak isek bunun genelleştirilebilmesi gerekir; yani hastalar özel hastanelere başvurduklarında da aynı tepkileri verseler, ameliyathaneleri ve acil servisleri basıp doktor ve diğer sağlık çalışanlarını darp etseler genel olarak doktorlara yönelik, geçmişte ezilmeleri ve gönülsüzce "süklüm püklüm" olmalarından kaynaklı bir isyan olduğu çıkarımını belki -yine de belki- yapabilirsiniz. Ancak durum bu değil. Para vererek gittikleri, dolayısıyla sağlık çalışanlarına karşı kendilerini daha da güçlü hissettikleri özel hastanelerde dahi bunu yapmıyorlar. "Bu kesim özel hastaneye gidemez ki" demeyin, zira son dönemlerde tümüyle olmasa da SGK anlaşmaları sonrası özel hastanelere de, C. Nuri Taşçı'nın deyimi ile "sıradan" insanlar daha fazla başvuruyorlar. Ama devlet ya da üniversite hastanelerinde aşırı tepki veren ve taşkınlık yapan bu insanlar özel hastanelerde tam tersi tepkiler veriyorlar. Zira özel hastanelerde kaynaklar daha fazla, yönetim daha etkin, taşkınlık yaptığınızda kapının önüne konulacağınızı ve hakkınızda işlem yapılacağını bilirsiniz. Kapitalist bir bakış açısı ile, para verdiğiniz için size daha iyi bakıldığına dair bir dile gelmeyen bir önyargı da oluşuyordur belki. Devlet ve üniversite hastanelerinde şiddet olaylarının artışı ve sağlık çalışanlarına saygısızlığın tırmanmasına ilişkin herkesin farklı bir görüşü olabilir: Kimileri C. Nuri Taşçı'nın dediği gibi "geçmişte doktorlar hastaları eziyordu, şimdi intikam alınıyor" diyebilir, kimi halkın cahilliğinden dem vurabilir, kimi iktidarın ayrıştırıcı söyleminin etkili olduğunu söyleyebilir, kimi ayrılan kaynakların yetersizliğini gerekçe görebilir. Muhtemelen bir çoğunun -ve burada listelemediklerimin- bileşimi de olabilir. Kahvehane muhabbetlerinde mutlaka daha fazlası listeleniyordur. Kapsamlı bir sosyolojik araştırmaya konu olsa da bahsi geçen etkenlerin hangisinin daha ön plana çıktığını görebilsek keşke... Benim itirazım şu noktalarda: 1. Devlet ve üniversite hastanelerinin birçok sorunu var; kaynak yetersizliği, iş yükü, yoğunluk, bunlardan kaynaklı düzensizlik ve -bence en önemlilerinden- iletişim eksikliği ve performansın adil takip edilmemesi bir sürü sorun barındırıyor. Bunların hepsi eninde sonunda ayrılan kaynağa ve yönetimin etkinliğine bağlı; yönetim derken hastane yönetimlerini kastetmiyorum. Mevcut düzen merkezi karar alma ve merkezi yönetim esasına göre oluşmuş durumda, hastane yönetimleri -kadro sayısı, performans değerlendirme, yatırım, vs.. dahil- çok az konuda karar verme yetkisine sahipler. Dolayısıyla bu düzeni çalışır durumda tutması gereken merkezi yönetimin konuya ilgisizliği ya da yeterli odaklanmaması sorunu büyütüyor. Taşçı ile aynı görüşte değilim. 2. Kullanılan dil önemlidir; basında sıradan insanların değil muteber ve güçlü kişilerin sesini duyarsınız, bu da bir izlenim oluşturur. Çoğu zaman bir meslek grubuna yönelik saygıyı da belirler. Eskiden askerin siyasetten elini hiç çekmediği zamanlarda Türkiye'nin en güvenilir kurumu askeriye çıkardı anketlerde -bu anketler manipule edilmiş de değildi- o hesap. Bir meslek grubuna yönelik olumsuz söylemleri sürekli tekrarlarsanız ve bunlar basında yer bulursa toplumsal görüşü de şekillendirmiş olursunuz. "Yazarlar işlerini doğru yapmıyorlar, ülkemizi yurtdışında yeteri kadar tanıtmıyorlar, o yüzden ekonomimiz gelişmiyor, sıkıntı çekiyoruz. Halbuki tanıtsalar, hakkımızda olumlu konuşsalar hepimiz daha zengin oluruz." diye saçma ve uydurma bir söylemi alın, bir ay tekrarlayın. Eminim yazarların cam-çerçevesini de indirecek, toplanıp kitaplarını yakacak bir dolu insan olur. Bu konuda da, belli ki, farklı düşünüyoruz. 3. Eğitimsizlik fark edilmesi ve acil önlem alınması gerekli konulardan biri. Eğitim, sınıf farkı yaratmak için değil, kendi hayatını sürdürebilmek için önemli. Bilinmeyen şey korku yaratır; korku öfkeyi tetikliyor, öfke de sağlık çalışanlarına yöneliyor. Hastalığın sebebini, doktorun neden daha acil başka bir hasta ile ilgilendiğini, ilacı nasıl kullanması gerektiğini, ameliyat sonrası bakımı anlayamayınca öfkeleniyor kişi. Normal hayatta bizlerin pek de karşılaşmadığı bu kesim ile sağlık çalışanları, üstelik çok da çaresiz ve üzgün oldukları bir dönemde karşılaşıyorlar. Dolayısıyla sağlık çalışanlarının bu konulardaki birinci elden tespitleri çok değerli; saygı duymalı ve kesinlikle dinlemeliyiz. C. Nuri Taşçı fikirlerine değer verdiğim ve birçok alanda doğru tespitleri olduğunu düşündüğüm bir kalem. Eskiden ezilen ve sesi çıkamayan -ve "cahil dediğimiz" kesimlerin, tüm dünyada, gücünü ve ivmesini arttırdığı, ülkemizdeki gibi Amerika'da da Trump iktidarı ile birlikte yaşananın da bu olduğu görüşüne katılıyorum. Bu toplumsal bir hareket, dolayısıyla karşısında değilim, ben de okumaya ve anlamaya çalışıyorum. Ancak bu savına baz olarak sağlık çalışanlarına şiddeti örnek olarak kullanacak ise, kendisi gibi etkin bir kalemden, daha özenli ve derin bir inceleme beklediğimi belirtmek istedim.
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.