Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

847 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Buz ve Ateşin Şarkısı. Yakın döneme damgasını vuran, içinde muazzam bir evreni barındıran, hayranlık uyandırıcı bir kitap serisi kendisi. Dizisi çekildiğinde popülerliği hızla artmış ve iyi, kötü pek çok eleştiri almıştır. Peki nedir bu seriyi bu kadar popüler kılan? Gelin şimdi hep beraber bunu irdeleyelim. Kalın ve içinde kaybolduğum kitaplara düşkünlüğümü bilen bir arkadaşım lise yıllarımda bana Taht Oyunları adında bir kitap önermişti. Kitap oldukça karışıktı ama beğeniliyordu; böyle söylemişti. Ne kadar karışık olabilir ki deyip kitabı aldım ve kendimi bir anda yüzlerce kişiyle tanışmış halde buldum. Sayfaları her çevirişimde bu kimdi diye sorup kitabın en arkasındaki soy ağacını gösteren ekler kısmına göz attım. Bu kral ve maiyetlerini ve hatta diğer soylu aileleri gösteren kısım, yeni başlayanlar için hayat kurtarıcı bir bölüm olmuş. İlk okuyuşumda karakterlere alışmaya, olaylardan kopmamaya çalışıyordum. Yine de vurucu sahneleri çok etkileyiciydi. Son kitabın piyasaya çıkmasını beklerken seriyi ikinciye okudum ve artık aşina olduğum karakterlerin hayatları daha etkileyici görünmeye başladı. En nihayetinde dizi son sezonunu yayınlayacakken ve son kitabın piyasaya çıkacağı dedikoduları dönmeye başlamışken (bu dedikodu yıllardır dönüyor ama neyse) seriyi üçüncü kez okumaya başladım. Şaşırtıcı gelmesin; Buz ve Ateşin Şarkısı serisi o kadar derinlikli bir hikaye ki her okuduğunuzda farklı bir tat alıyorsunuz. Bu son seferde her satırı ileriye dönük bir ipucu niteliğinde okudum ve bazı yerlerde yazarın geleceğe yönelik, seriyi ancak tekrar okuduğunuzda görebileceğiniz ipuçları bıraktığını fark ettim. En belirgini ise ilk sayfalarda karşımıza çıkan, bir geyik tarafından öldürülen bir ulukurttu. Geyik de ölmüştü ve ulukurdun biri beyaz toplam altı yavrusu vardı. Hanedan sembollerini öğrendiğiniz anda bu durum zihinde bir ışık yakıyor. Spoiler olmaması adına bu durumun bize, neyi önceden gösterdiğini söylemeyeceğim. Popüler bir seri evet ama henüz okumayanlar bulunabilir ve internetin her köşesi spoiler kaynasa da ben yine de özenimi göstereyim. *-* Gelelim incelemeye. Bundan sonrası spoiler olabilir. Dikkat dikkat! ** ** Kitaba surun ötesinde başlıyoruz. Gece nöbetçilerinin üç adamı surun kuzeyine keşif gezisi yapıyor ve burada kitabın tümüne yayılacak ama kurguda en azından şimdilik nadiren görülen akgezenlerle tanışıyoruz. Ancak bunların ne olduğunu veya amacını öğrenemeden Kışyarı'na geçiyoruz; artık Diyar'ın güvenli olan kuzey kısmındayız ve burada kadim kana sahip Stark Hanedanı ile karşılaşıyoruz. İlk onlarla kaynaştığımız ve yazar tarafından güzel meziyetlerle donatıldıkları için sanırım onların tarafında olmaya meyilli oluyoruz. Yürüyün be Starklar! Öhöm tarafımı da belli ettikten sonra incelemeye devam edelim. Yedi Krallık, Kral Toprakları'nda ikamet eden Baratheon Hanedanı'ndan Robert Baratheon tarafından yönetiliyor; daha doğrusu onun kral eli tarafından. Çünkü Robert gençliğinde sergilediği ve ün saldığı savaş becerilerinin aksine yönetimde pek de başarılı değil ve yıllar ondan bu becerisini de almış; şarap ve kadınlarla sarhoş olarak geçirdiği yeni hayatı ona bolca kilo nasip etmiş. Eşi ise Cersei Lannister ki bu altın saçlı Lannister ailemiz yönetime geçme hırslarıyla gündeme geliyor sık sık. Cersei, kraliçe ve bunu sağlamış gibi görünüyor yani her şey tıkırında ve olayları başlatan ölüm gerçekleşiyor. Kral eli Jon Arryn, genç karısını dul bırakarak ebediyete uçuyor. Tabii Robert, yönetimle pek ilgisi olmayan şu mütemadiyen sarhoş Robert yeni bir el arayışına giriyor ve onu da çabucak buluyor: en yakın arkadaşı, kardeşten de öte gördüğü Ned Stark. Hatta onu el olmaya ikna etmek için de ayağına kadar gidiyor. Kral Toprakları güneyde ve kuzeydeki Kışyarı'na gitmek için de uzun bir yolu göze almak gerekiyor, kafilenin büyüklüğü de düşünülürse bu reddedilemeyecek bir ziyaret. Ned bu teklifi kabul etmek istemiyor; biri piç olan altı evladı ve eşiyle birlikte sıcak(!) yuvasında kalmak istiyor. Ancak ölen kral elinin dul eşi, ( bu aynı zamanda Ned'in eşinin de kız kardeşi) tarafından gelen şifreli mektup, ölümün doğal olmadığını ve bu işte Lannisterların parmağının olduğunu söylüyor. Catelyn Stark Ned'e el olmayı kabul etmesini söylüyor ve Ned de iki kızını yanına alarak güneye doğru yola çıkıyor. Böylece kurgu da tam anlamıyla başlıyor. Dikkatimi çekenler: -Diyaloglar ve betimlemeler. Hikayeye derinlik katan kesinlikle bu iki kısım ve aslında dizinin neden kötü bir final yaptığını da bize anlatıyor. -Starklar kuzeyde güçlüdür ve güneye indiklerinde bunun ne kadar doğru bir tabir olduğunu anlıyorsunuz. -Piç evlat Jon Snow ile kardeşi Arya Stark arasındaki kuvvetli bağ, kısa süre bir arada kalsalar da okuyucuya geçti; ilk kitap olmasına rağmen karşılaşacakları anı iple çeker oldum. -Sur gibi efsunlu ve devasa bir yapı. Sur'un ötesi gizemli bir yer, şimdilik sadece yabanıllar gündeme gelse de zamanında pek çok büyülü yaratığa ve türe ev sahipliği yapmış. -Sevdiğimiz Stark ailesinin her bir ferdinin ayrı bir bölgeye dağılması; başlarından geçecekler sonrası kavuşmaları çok etkileyici olacak gibi görünüyor. -Lannister ikizleri Cersei ve Jaime arasındaki ilişki ve Bran'in kuleden aşağı itilmesi. Bu olay tırmanmayı seven Bran'i sakat bırakıyor ancak ona üçüncü gözünü bahşediyor. -Jon Snow'un annesi kim bunu merak ediyoruz ancak kitabın sonunda gerçekleşen hazin sonla beraber öğrenme umutlarımız da uçup gidiyor. Yine de boşa verilmemiştir; mutlaka öğreniriz diye de düşünüyor insan. -İlk okuyuşta onurlu duruşuyla hayran olduğum Ned Stark'a üçüncü okuyuşta kızar hale geldim. Yönetimdesin ve taht oyunu çetrefillidir, saray çevresi yılan yuvalarıyla doludur ve kör bir onur ile ahlak çizgisinde ilerlemek saflıktır. Bazen zalime sunduğun merhamet, zehirli bir yılan misali dönüp seni bulur. -Robert'ın isyanı. Yüzlerce yıldır tahtta oturan Targaryen Hanedanı bu isyanla birlikte tarih sayfasından silinmiştir. Aslında tam silinme denemez çünkü ufak iki üyesi, sadık birkaç kişi vasıtasıyla sağ olarak kutulabilmiştir. Böylece küçük Dany ile tanışırız. İsyan sebebi gerçekten ilgi çekici ve bu tarihi tüm detaylarıyla öğrenmek isterken buluyorsunuz kendinizi. Deanerys'in Yedi Krallık'tan çok uzakta yaşadığı kaçış, abisi tarafından dilini bilmediği vahşi bir adama satılma, kendini keşfetme ve en nihayetinde kanındaki büyülü gücü harekete geçirme ile dolu serüveni en çok ilgimi çeken kısımlar oldu. Yani kitabımız seriye giriş tadında, karakterleri tanıdığımız, şoklara girdiğimiz, pek çok teoriye temel atan bir serüven olmuş. Sonunda hem ağladım hem gurur duydum; kurguda pek çok karakter var ve inanın hepsi gri. Karakteri severken bir anda ondan soğuyabilir, nefret ederken sıcaklık hissedebilirsiniz. Taht oyununda ya kazanır ya da ölürsünüz.
Taht Oyunları
Taht OyunlarıGeorge R. R. Martin · Epsilon Yayınları · 20138,9bin okunma
·
57 görüntüleme
Bihter Saatçi okurunun profil resmi
Ahaha hala son kitabı bekliyoruz :D
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.