Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ŞASUSA
Bir avuç toprak kenarında Kendi ırmağımda, yalnız, oturdum Kımıltılar toprak oldu Ve topraklar kayarak döküldü parmaklarımın arasından Hiçe benzemişsin! Toprağın soğukluğuna bırak yüzünü Kendi doruğumu kaybetmişim. Korkuyorum, bir sonraki andan; ve duygularıma açılan şupencereden. Bir yaprak düştü elimin unutulmuşluğuna; Akasyayaprağı! Kaybolmuş bir terane kokuyor; Annemin yüzünde oynaşan ninni kokuyor. Pencereden Çocukluğumun duvarında seyrediyorum gurubu Boşunaydı, boşuna! Bu duvar, kapılarının üstüne yıkıldı yeşil bahçelerin Oyunların altın zinciri, masalların aydınlık kapısı Kaldı göçük altında. O tarafta görünüyor benim siyahlığım: Çamur sıvalı bir kümbet damda durmuşum; bir gam gibi Ve bakışlarımı dökmüşüm gurub buharına. Bu dehlizlerde avareydi bu bekleyiş. Eski ''ben'' sustu bu yeşil seramik ağlarda Gölge-güneşte bu akasya ağacı güneşin yakalanışını tatlı bir korkuda seyretti Güneş yanıyor pencerede Pencere yapraklarla doldu taştı Kaydım bir yaprakta Benimle değil bağlantısı dizilerin Ben kendi havamı içiyorum Ve kendi ırağımda oturmuşum, yalnız. Altüst ediyor toprağı parmağım Saçıyor resimleri birbirine, kayıyor, uykuya dalıyor Bir resim yapıyor, yeşil bir resim: Dallar, yapraklar Aydınlık bahçelerin üzerinde uçuyorum Gözlerim otlarla doluyor Ve kıpırtılarım karışıyor dallara, yapraklara Uçuyorum, uçuyorum Irak bir kırda Güneş kanatlarımı yakıyor ve ben uyanıklığın nefretiyle Düşüyorum toprağa. Biri yürüyor kanatlarımın külü üstünde. Alnıma bir el sürüldü; gölge oldum ben ''Şasusa'', sen misin? Geciktin: Çocukluk ninnilerinden, bu güneşin göz alışına dek seni bekliyordum. Ağların yeşil gecesinde sana seslendim, ırmağın Seherinde, mermerlerin güneşinde. Ve sana bu karanlık susuzlukta sesleniyorum: ''Şasusa!'' Bu güneşlik kırı geceye çevir. Ki bulayım kaybolan yolu ve ayak izimde Susayım ''Şasusa'', siyah ve çıplak esinti! İçine al hayat toprağımı Suskunluktandı dudakları Parmağı kaydı hiçe doğru Ansızın dağıldı yüzünün şekli; yel götürdü tozunu Yollara düştüm gözleri yaşlı otların üzerind eKaybettim bu otların arasında bir düşü. Ellerim beyhudeliğiyle dolu arayışların Eski ''ben'', yalnız, dolaştı bu kırlarda. Öldüğü zaman Ağlar düşü ve akasya kokusu parmaklarının arasındaydı. Bir gamın üzerinde düştüm yola Yakınım geceye; siyahlığım görünüyor Bir fener aldım o günlerin gecesinde Duruyor akasya ağacı fenerin aydınlığında. Yaprakları uyumuş, ninniye benzemişler Annemi işitiyorum Güneş pencereye karışmış Annemin mırıltısı yaprakların kıpırtısıyla ahenkli Bir beşik sallanıyor Ardında bir kitabe kazınıyor bu duvarın Duyuyor musun? İki saçma an arasında gidip gelmekteyim Sanki bir kapı açtım toprağın soğukluğuna Mezarlık yaşamıma doğdu. Çocukluk oyunlarım üzerinde çürüdü bu kara taşların Taşları işitiyorum: Gam ebediliği Bekleyiş beyhudedir mezar kenarında ''Şasusa'' bir siyah mermer üstünde bitmişti: ''Şasusa'' benzeri karanlığımın. Güneşe bulanmışım Karart beni, kapkara; bana dök boyunun gecesini Ellerimi gör: Yaşam yolum sende susuyor Boşlukta bir yol, karanlığa bir sefer: İşitiyor musun kervanın çan seslerini? Bir avuç kabusla yoldaş olmuşum Yol geceden başladı; güneşe vardı ve şimdi geçiyor Karanlığın sınırından. Kervan sığ bir ırmaktan geçti Seher vakti döküldü üstüne dalgaların Gümüş rengi suda gülüyor bir çehre ölüme: ''Şasusa'', ''Şasusa!'' Resimlerin pusunda soluk alıyor mezarlar ''Şasusa''nın tebessümü dökülüyor toprağa Ve parmağı kaybolmuş bir yeri gösteriyor: Bir kitabe! Taş sallanıyor. Akasya çiçekleri açıyor ninnisinde annemin Dallarda sonsuzluk. Bir avuç toprak kenarında Kendi ırağımda, yalnız, oturmuşum Yapraklar kayıyor hislerimin üstünde
··
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.