Gönderi

Dorian dışarı çıkınca Lord Henry ağır gözkapaklarını indirerek düşünmeye başladı. Şurası bir gerçek ki onu Dorian Gray kadar ilgilendiren pek az kişi çıkmıştı. Gene de çocuğun başka birine çılgınca tutulmuş olması genç lorda zerrece kıskançlık ya da can sıkıntısı vermiyordu. Tersine, hoşuna gidiyordu onun. Bu tutku Dorian Gray’i daha ilginç, incelemeye değer kılıyordu. Lord Henry oldum olası doğa bilimlerine karşı derin bir merak beslemiş, gelgelelim bu bilimlerin sıradan konularını önemsiz, enti püften bulmuştu. Böylece o da kendi kendini mikroskop altına koyarak incelemekle işe başlamış, sonunda başkalarını didikleyip inceler olmuştu. İnsan yaşamı: Lord Henry’nin gözünde incelemeye değer olan tek şey buydu. Bu kadar değerli bir şey olamazdı. Gerçi inceleyen kişi yaşamı acılarla sevinçlerin karışımıyla dolu olan deney tüpünün içinde gözlemlerken, yüzüne camdan maske takamıyor, zehirli buharların beyni etkileyerek imgelemin garip fanteziler, şekilsiz hayallerle zonklamasını engelleyemiyordu. Öylesine sinsi zehirler vardı ki, insanın onların niteliklerini ayırt edebilmesi için onlarla zehirlenmesi gerekti. Gene de bu inceleme en sonunda insana nasıl da şahane bir ödül veriyordu! Dünya insanın gözünde nasıl da harikulade olup çıkıyordu! Tutkunun o tuhaf, katı mantığını ve zihnin duygusallıkla renklenen yaşantısını fark etmek, bu ikisinin nerede bir araya geldiklerini, nerede ayrıldıklarını, nerede uzlaşıp nerede çatıştıklarını gözlemlemek... Ne büyük bir kıvanç gizliydi bunda! Pahası kimin umurunda? Hiçbir heyecanın bedeli aşırı yüksek sayılmazdı.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.