Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

424 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 saatte okudu
Ya hiç doğmamış olmak veya hiç unutulmamak isterdim. François-René de Chateaubriand ______ Bu cildin başında, M. Kemal'in, bir komutanın nasıl davranması gerektiği yönünde birtakım yazıları bulunuyor. Buna bir örnek olması bakımından şunu aktarıyorum: "Verilen emirlerin gerekçesini söylemek yoktur. Bu, kumandanın nüfuzunu azaltmaktan başka bir şeye yaramaz."(s.30) Bununla birlikte, komutanın astlarına genel emirler verip onlar serbestiyet tanıması gerekliliğine dikkat çekiyor ve muğlak emirler verilmeyip kararlı ve net emirler verilmesini tavsiye ediyor. 1916 yılına gelindiğinde M. Kemal, Kafkasya cephesindedir. Burada Muş ve Bitlis'in düşmandan kurtarılmasını sağlar ve bundan dolayı altın kılıçla ödüllendirilecektir. Ayrıca Madame Corinne'ye yazdığı bir mektupta buradaki harbi kısa ve genel manada anlatır, dikkate değer bir subayın kahramanca şehit olduğunu ifade ettikten sonra Nuri'ye yaptığı bir espriyi aktarır: "Eski dostunun kahramanlık misalini takip etmek isteyen Nuri Bey'in coşkunluğu görülecek şey. Neyse ki, cennette kendisi için yapılan, fakat henüz inşa halinde bulunan köşk bitinceye kadar sabretmesi için yaptığım nasihatlere kulak verdi."(s.57) Doğudayken ayrıca, M. Kemal'in tuttuğu bir hatıra defteri var; 7 Kasım 1916 ile 25 Aralık 1916 arasını kapsıyor. Bu defterden birkaç husus aktarabilirim. Bunlardan ilki, Bitlis ve çevresindeki halkın vaziyetinin sefilliğidir. Yollarda hayvan ve insan ölüleri vardır. Aynı zamanda birçok insan geri dönmektedir, bunların hali de son derece perişandır. Küçük bir kız çocuğunu ebeveynleri bırakmış ve o da başka bir ailenin peşine takılmış ama aile, onu yanlarına almıyor. Bir başka gün yine yollarda insan cesetlerine ve kemiklerine rastlanıyor, açlıktan ölen hayvan kalıntıları gibidir. Hakeza, yollarda ve birtakım yerlerde 10-15 tane Müslümanın kadının kesilmiş başları bulunmuş. Şerefiye adında bir camiinin içi hayvan leşleriyle ve pisliklerle dolu ve harap olmuş. Bu esnada M. Kemal yolda karşılaştığı 12 yaşındaki Ömer adında bir çocuğu yanına alır. İleride ona şiir ezberletecek ve onunla alakadar olacaktır. Nakşibendilerden birinin türbesini ziyaret etmiş. 22 Kasım'da bir subayla kadınların sosyal hayattaki durumu üzerine sohbet ederler. Burada M. Kemal maddelendirme yapmış: 1. Muktedir ve hayata vakıf anne yetiştirmek, 2. Kadınlara serbestisini vermek, 3. Kadınlarla bir arada bulunmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, duyguları üzerinde etkilidir. (s.66) M. Kemal'in çok kitap okuduğunu herkesin malumudur. Bu ciltte de sık sık okuduğu kitaplardan bahsettiğine tanık oluyoruz. Çoğu kez, neyi okuduğunu not alıyor, bazen de kısaca okuduğu kitabı inceliyor. İncelediği kitaplardan birisi, Filibeli Ahmet'in Allah'ın İnkarı Mümkün Müdür? adlı eseridir. Sitede kitabı arattım. Kitabı ilgili yayınevi, Atatürk'ün hayatını değiştiren kitap şeklinde lanse etmiş. Tabi, pazarlama taktiğidir lakin bana biraz, hatta baya abartı geldi. Neyse, M. Kemal'in kendi değerlendirmesi ise şu şekilde: "Allah'ı İnkar Mümkün Müdür? eserini bitirdim. Bütün feylesofların çeşitli dinlere mensup natüralistleri, akılcıları, materyalistleri, hukukçuları, düşünürleri, tasavvufçularını ruhun varlığını ve yokluğunu, ruhun ve cismin bir veya ayrı olup olmadığını, ruhun kalıcı olup olmadığını inceliyor. Bu incelemede, ilim ve fenne dayananlar makbul. İmam Gazali, İbni Sina, İbni Rüşd gibi önde gelen Müslüman din adamlarının açıklamaları da sıradan açıklamalardan büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz var. Dindar düşünürler; kuralları, ilim, fen ve felsefeyi, şeriatın açıklamalarını yorumlamak için evirip çevirmeye gayret etmişler." (s.69/ 3 Aralık 1916) Burada bilhassa iki noktaya dikkat çekmek istiyorum: ilki, "bu incelemede, ilim ve fenne dayananlar makbul" sözüdür. M. Kemal'in belki de en karakteristik özelliği ilme, fenne yani bilime verdiği önemdir. Bence bu onun hayatının en temel mihenk noktasıdır. Zira hayatta en hakiki yol gösterici olarak da yine bilimi işaret eder. Bundan dolayı, hatıratlarda buna zıt yöndeki anlatımlara karşı temkinli olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bunlardan birisi şu: "Kurtuluş Savaşı'nın en sıcak dönemlerinde Mustafa Kemal'in yanında bulunan Halide Edip Adıvar, karargahta Mustafa Kemal'in her sabah yanındakilere o gece rüya görüp görmediklerini sorduğunu anlatmaktadır. Bir keresinde gördüğü rüyayı Fevzi Paşa'ya yorumlatmak isteyen Mustafa Kemal Paşa, onu yanına çağırdığında Fevzi Paşa'nın da o gece aynı rüyayı gördüğünü öğrenince çok şaşırmıştır. Fevzi Paşa ve Mustafa Kemal Paşa o gece rüyalarında Hz. Muhammed'i (s.a.v.) görmüştür. (Halide Edip Adıvar, Türk'ün Ateşle İmtihanı, İstanbul, 1962, s.148) Aynı zamanda hatıratların ne zaman yayınlandığı, yazıldığı ve yazanın kim olduğu, dönemin politik atmosferi, hatıratlarda geçen kişilerin o yıllarda hayatta olup olmadığı gibi hususlar önemlidir. Halide Edip bunları 1962'de yazıyor. Yani hem Atatürk hem de Fevzi Çakmak hayatta değilken, haliyle bunların olayı teyit etme imkanı yok. Halide Edip, M. Kemal'le savaştan sonra sorun yaşamış bir isim ve 1962 yılında da ülkenin atmosferi 30-40'lardan tamamen farklılaşmıştır; Türkiye Soğuk Savaş'ta ABD'den yana tavrını koymuştur. Bu çerçevede din yeniden devlet tarafından halka telkin edilmeye başlanmıştır. Bu ve benzeri etmenleri alt alta koyup bunun gibi hatıratlara bakınca bence gayet güvenilmez oldukları ortadadır. İkinci husus, "Dindar düşünürler; kuralları, ilim, fen ve felsefeyi, şeriatın açıklamalarını yorumlamak için evirip çevirmeye gayret etmişler," şeklindeki M. Kemal'in yerinde tespitidir. Çok güzel evirip çeviriyorlar ve halen de evirip çevirmeye devam ediyorlar lakin dikkatli, objektif bakışla neyin ne olduğu hemen fark edilebiliyor. Ruşen Eşref'in M. Kemal ile yaptığı mülakat da bu ciltte bulunmaktadır: Anafartalar Kumandanı M. Kemal ile Mülakatlar. Burada M. Kemal'in dediklerine tarih dersinden oldukça fazla aşina olduğumuz için olsa gerek alıntı yapmamıştım. Bir önceki ciltte yer verdiğim Conkbayırı Taarruzu'nu anlatan M. Kemal, düşmandan kaçan askerleri durdurup, cephaneleri yoksa süngüleri olduğunu söyleyerek onların yere yatmalarını emreder. Bunu gören düşman askerleri de yere yatarlar ve çok önemli bir avantajdan olurlar. Çünkü bu esnada M. Kemal'in birliği gelir ve savaşın bu safhasında düşmanı püskürtürler, işte bu anı M. Kemal, savaşın kazanıldığı an diye niteler. Bir diğer önemli taarruzda meşhur emirlerinden biri olan "Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum…" emrini verdiğini söyler ve Bombasırtı olayını anlatır. Siperler arasında sekiz metre vardır ve askerler öleceklerini bilerek saldırıya devam ederler. Gerçekten ne zaman dinlenilse veya okunsa insanın tüylerini diken diken edecek bir olay! Ama aynı zamanda, Çanakkale Savaşı'nın kazanılmasında İngiliz kuvvetlerinin komutanlarının kararsız ve genel manada beceriksiz tutumları da etkili olmuş. Çünkü bir noktada M. Kemal de, İngilizlerin neden saldırmadıklarını anlayamadıklarını ifade edip, kararsızlığın zararına vurgu yapar. Zira daha sonraları gideceği Karslbard'da da birine benzer şeyleri söyleyecektir. Mülakatın sonunda ise İngilizlerin kaçışı hakkındaki sözleri, insana tebessüm ettirir: "İngilizlerin bu hareketini anlatmak için başka kelime aramaya lüzum görmüyorum, deyimin tam anlamıyla kaçtılar, kaçtılar diyeceğim. Bu, kendilerince başarılı bir kaçıştı."(s.167) M. Kemal, bir rahatsızlığı nedeniyle 30 Haziran 1918- 28 Temmuz 1918 arasını Karslbard'da geçirir. Burada doktorla konuşmalarının birinde doktor kendisine, un getirip getirmediğini sorar, çünkü burada hükümetin yalnızca yerlileri doyurma mecburiyeti olduğunu söyler. M. Kemal de buna şu şekilde yanıt verir: "Öyle ise doktor, benim burada oturmama imkan yoktur. Hemen yarın memleketime döneyim. Bizim memleketimizde yabancılar yerlilerden saha çok yiyip içmektedirler. Ben de hükümetimin nezdinde yabancılara ekmek verilmesinin önlenmesini teklif edeyim."(s.176) Nihayetinde bir miktar un ve ekmek tedarik eder doktor. Tabi, burada Osmanlı'da yabancıların yerlilerden daha çok yiyip içmesi övünülecek bir durum değil, bilakis Osmanlı'nın bir sömürge haline geldiğinin göstergesidir bence. 4 Temmuz'da M. Kemal birkaç kadeh içip sokakta asker gibi yürür. Başkalarının kendisine bakıp güldüğünü fark eder, sonra dönüp arkasına bakar ki, (sanırım) yaveri de asker gibi yürümektedir ancak o içmemiştir. Bunun üzerine M. Kemal da gülmeye başlar. Bir gün başka bir Türk çiftle sohbet ederken konu askerliğe gelir. M. Kemal, kumandanların sorumluluktan kaçmamaları gerektiğini ifade eder. Buna ek olarak, savaşlarda geri çekilme manevrasının çok maharet isteyen önemli bir konu olduğunu belirtip, ardından Osmanlı ordusunda en büyük hatanın da geri çekilmeyi layıkıyla bilmemeleri ve bunu bir onur kırıcı şey olarak görmeleri olduğunu ifade eder. Zira, kendisine karşısındaki hanfendi askerlik hayatındaki en gurur zevk aldığı anı sorar. M. Kemal de, bu anın, Muş cephesinde 8. Tümen ile yaptığı geri çekilme manevrası olduğunu söyler. Sonra da, bu sayede düşmanın, mağlup olduklarını sanarak karşılarında savunmasız bir halde bulunmaya geçtiklerini ve bundan dolayı da onları ağır mağlubiyete uğrattıklarını söyler. Neticede Muş ve Bitlis kurtarılmıştır. Benzer zaferi M. Kemal 1922'de Sakarya'da kazanacaktır. Eskişehir- Kütahya kaybedilip orduya geri çekilme emri verirken, belki de aklına bu anlattığı en zevk aldığı an gelmiştir. Karslbard'da bir başka sohbet sırasında kadınların sosyal hayattaki yeri ve evlilik hakkındaki fikirlerini söyler. Kendisinin de gençken kesinlikle yabancı bir kadınla evlenmeyi düşündüğünü söyler lakin ilerleyen zamanın kendisine, evliliğin sürdürülebilmesi için çiftin dini, milliyeti, çevreden aldıkları görgü, ahlak ve alışkanlıklarının çok mühim olduğunu anladığını söyleyip evlenecek olursa bunun Türk bir kadın olacağını belirtir. Kadınların sosyal hayattaki durumu hakkında ise, artık devrin değiştiğini ve hem erkeklerin hem de kadınların toplum içinde kaçınılmaz olarak yan yana bulunmak isteyeceklerini, aksi durumun her iki cins için de faydalı olmayacağını belirterek özetle şunları söyler: "Bu kadın meselesinde cesur olalım. Vesveseyi bırakalım. Açılsınlar onların dimağlarını ciddi bilim ve fenle süsleyelim. İffeti, fenni sağlıklı olarak açıklayalım."(s.190) Karslbard'da bir diğer önemli sözleri ise şunlardır:#88331826 Adeta ileride nasıl bir yol izleyeceğini beyan etmiş. 11 Eylül 1918'de Nablus'tan durumu bildirir: vaziyet çok kötüdür, burada hükümetin olmadığını, her yerde İngiliz propagandasının olduğunu ve yerel halkın da İngilizleri beklediğini belirtir. 7 Ekim 1918'de Halep'ten bildirir, düşmanla vuruşarak geri çekilmek zorunda kalınmıştır. M. Kemal, başta Enver Paşa olmak üzere pek çok yetkiliye ateş püskürür. 3 Kasım 1918'de Mondros Mütarekesinin bu haliyle devlet için son derece zararlı sonuçlara yol açacağını başkente bildirir ve defalarca bildirecektir. Ardından da kendisinin görevden alınmasını ve yerine bir başkasının gönderilmesini ister. Çünkü silah sıkmadan bulunduğu yeri İngilizlere teslim etmekten dolayi yüksünür. İstanbul'da iki gazeteye beyanat verir. İlerleyen zamanlarda 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıkar. Burada karışıklığı çıkaranların Türkler değil Rumlar olduğunu belirten raporlar yazar. Bir yandan da Anadolu'daki diğer komutanlarla yazışır. İzmir'in işgali ise Anadolu'da kurtuluş hareketi organize etmek için bulunmaz bir fırsat yaratır, çünkü savaştan bezgin halk, bu işgal haberi üzerine yeniden savaşa göz kırpmaya başlayacaktır. Bir yandan da İngilizlerin ayrılmaları için kışkırttığı Kürtlerle arayı yapmaya çalışır: 16 Haziran 1919'da yazdığı mektubunda şunları söyler: "Kürt kardeşlerimin hürriyeti ve refahını ve ilerlemesinin vasıtalarını sağlamak için sahip olmaları gereken her türlü hukuk ve imtiyazların verilmesine tamamen taraftarım. Fakat Osman Devleti'ni parçalamaya uğratmamak şartıyla görüşüme katılacağınıza şüphe etmem." (#88366120) Son olarak, en başta alıntıladığım sözü, M. Kemal, Madame Corinne'ye bir mektubunda yazmıştır. Sözün başındakini yapabilmek imkansız lakin sondakinde ise başarılı olmuştur. İyi okumalar.
Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2
Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2Mustafa Kemal Atatürk · Kaynak Yayınları · 201039 okunma
··
311 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.