Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
BİR KİTAP OKUDUM VE BÜTÜN HAYATIM DEĞİŞTİ :))
Sene 2010. HAYATIM yarıya kadar toprağa gömülmüş ağır bir kaya parçası. Kayanın üzerinde toz, toprak, pislikten başka hiçbir yaşam belirtisi yok. Arasıra rüzgar esiyor, rüzgar kayanın üzerinden ancak bir miktar tozu alıyor. Hiçbir yaşam belirtisi yok hayatımın üzerinde. Kafam ağırıyor, kafamın içi ağırıyor nefes alamıyorum. Girdiğim lüzumsuz arkadaş ortamlarında gözlerim herkese ölü kefal balığı gibi bakıyor. Kimsenin kimseyi anlamayacağını, kimsenin aklına, yanlış yönlendirmelerine, iyiliğim için bile olsa verdiği akıllar, aradığımın lak lak olmadığını bildiğim için susuyorum. Legal-illegal her türlü şey yiyilip içiliyor ama Mars'ta bile su var, benim yarıya kadar toprağa gömülmüş hayat kaya parçamın üzerinde hiçbir yaşam belirtisi yok. Sorunum var, halletmeliyim diyorum. Kısa vadede halletmeliyim. Geçerli geçersiz türlü bahanelerle asla uzun vadede bekleme imkanım yok. Yaşım 30. Hayatımı ya kurtaracağım ya yarı ölü gibi yaşayacağım zamanım yok, vaktim yok. Herkes öldüğü zaman cennete gidecek ve cennette insanlar 33 yaşında olacak diyorlar. İyi diyorum, 3 senem daha var ama olsun işi sıkı tutmak lazım. 50' sinden sonra gelecek yeni hayatımın içine buyrun hep beraber sıçalım!!! Diyorum... Zamanım yok anlıyor musunuz? Ki, bu hayatı delice seven bir insanın tahammülsüzlük seviyesini zaman kaybetme korkusundan anlayabilirsiniz. Böbreğimiz ağrıyınca ürolojiye gideriz, kalbimiz ağrıyınca kardiyolojiye gideriz, fıtık etmişlerdir sizi beyin cerrahına gidersiniz. Benim kafamın içi ağrıyor! Psikiyatriste gitmeliyim, gittim. Bir araştırma hastanesinin başhekim yardımcısı, canım benim. Psikiyatrist Şeyda ALKAN. Saç sakal birbirine girmiş, ölü kefal gözlerimle bekliyorum kapıda. İsmim yandı, Çağlayan!!! diye su döküp söndürdüm. Şaka şaka. İçeri girip karşısına oturdum. İçeri girer girmez masasının üzerinde çok kalın bir kitabın açık olduğunu gördüm. Tıp kitabı değil, romandı. Gözlerime baktı huzur veren bir gülümsemeyle buyur edip oturttu. "Seni dinliyorum Çağlayan" dedikten sonra "afedersin kapıyı kapatır mısın" dedi. Oysa ben içeri girerken kapıyı kapatmıştım. Derken kalkıp bir daha kapattım ve oturdum. Tam konuşmaya başlayacağım sırada aynı şekilde gülerek "afedersin Çağlayancığım, kapıyı bir daha kapatır mısın" dedi. Dedim bu ne samımiyet hocam!!! Şaka şaka, kalkıp yine kapattım ve oturdum. Son oturmuşumda anlatmaya başladım ve dışarıdaki delilerin sesi içeri kadar geldi. Bana yine gülerek "lütfen bir daha kapat ve sorununu anlatmaya devam et ayaktayken" dedi. Kalktım, 1 metre 40 cm olan sağ bacağımla kapıya bir tekme vurdum, (diğeri de 1.metre 40 cm) ve benim bacağım kapının dışında, gövdem içerde kaldı. "sorun dedim sorun! Sorun işte bu kapı! Dedim. Neden kapanmıyor hocam!!! 3 kere kalktım dedim, akıllı bir adam olduğumu sanıyorum ama beni bu kapı delirtti! Dedim. Güvenlikler ve diğer deliler başarılı bir operasyonla beni kapıdan ayırdılar. Ve ortasında kocaman bir delik olan kapı Allah'ın işine bakın ki o andan sonra kapandı. Ve seansımıza başladık. Doktor - Hasta mahremiyeti açısından seansı değil de, o an yaşadığım kısa bir an olarak sordum; "Hocam o önünüzdeki kitap ne?" kapağını gösterdi "Turgut ÖZAKMAN, Şu Çılgın Türkler." bilenler bilir tuğla daha incedir o kitaptan. Dışarısı delilerle dolu, siz bu kitabı bu yoğunlukta gerçekten okuyor musunuz yoksa bir aksesuar mı masanın üzerinde dedim. Güldü. Bana öyle gülme anlayacaklar dedim. Şaka şaka. Evet, kısa anda bir cümle okusam da yeter dedi bana. Ben de o zamanlar kitap okuyorum ama senede 1 tane falan. Günde yarım sayfa ancak. Hatta bazen kitap kapağına bakıyorum, yeter diyorum. O derece. Kapının ırzına geçme olayından sonra içimden diyorum ki, beni kesin servise yatıracak 3 ay da çıkarmayacak. Bana dedi ki, "sorunlarını anladım. Şimdi sana prozac yazacağım ama 1 saat konuştuk senin ihtiyacın olan şey ilaç değil. Bir doktor olarak az yaptığın kitap okuma alışkanlığını geliştir. Yolunu inan bulacaksın." Hastaneden çıktım eczaneden önce sahafa gittim ve 15 civarı kitap aldım kendime. 30 yaşımdan 32 yaşıma kadar cansız hayat kaya parçamın üzerine oturarak durmadan okudum. Sonra bir mucize oldu. Elif ŞAFAK'ın AŞK kitabını okurken Şems'in 40 kuralının 14.sü olan "Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?" Kuralını okuduktan sonra birden bütün sıkıntılarımın bittiğini içimde hissettim. Evet, hayatımın cansız kaya parçasını kendi hür irademle, kimsenin etkisi ve müdahalesi olmadan kendi ellerimle ALT ÜST! etmeye karar verdim ve ettim! Ne oldu biliyor musunuz? Yarıya kadar toprağa gömülmüş kayayı bütün gücümle alt üst edince kayanın altında milyonlarca canlının yaşadığını gördüm. 32. Yaşımın sonlarına doğru en güzel çağımda hayatımı alt üst ettim ve altı üstünden çok çok daha güzel çıktı. O zamandan bu zamana alt üst edilmesi gereken durumlar olmadı mı? Tabi ki oldu. Ama hiçbiri kaya değil, çakıl taşıydı.Ayak parmak ucumla alt üst etmem yetti, yetecek. SAÇMALAMAYIN ARKADAŞLAR. BİR KİTAP SİZİN HAYATINIZI DEĞİŞTİRMEZ! O BİR KİTABIN İÇİNDEKİ BİR CÜMLE BİLE HAYATINIZI KÖKTEN DEĞİŞTİRİR!!! Bu benim değişimimdi. Bu hikayemi kitap okuyan üç beş arkadaşıma anlattığım zaman onlardan da "aaaaaa iwit bindi o yizdin yiptim" dediler. Güldüm, çok geç kalmışsınız dedim. Enkaz olduktan sonra o hayatın altı üstü olamaz. Enkazdır. Geçmiş olsun. PAMUK'un da dediği gibi " "Aynı masalları dinlemelerine rağmen, ötekiler hiç böyle bir şey yaşamadılar." Çünkü bilirsiniz, okumak yetmez, uygulamak lazım. Uygulamak da yetmez, zamanında uygulamak lazım. Şimdi ben bu hikayemi neden anlattım, niye anlattım, niçin anlattım. Sebebi yok arkadaşlar, canım istedi anlattım. :) bir kitap belki bir ağacı yok edebilir ama bir hayatı kurtarır. Heee Üstat Orhan PAMUK'un dediği gibi de, bir kitap, özellikle koyu ideolojik kitaplar insanın hayatını da karartabilir. Bıçak sırtı bir durum. Akıllı olmak lazım. Kitap içeriği ile ilgili konuşmayı sevmem. Bana ne kattığına, hissettirdiğine bakarım. Gizemli, tatlı, zor, kolay ama güzel bir kitaptı. İncelemem kitaptan çok benim Yeni Hayatımdır. Paylaşmak istedim. 32 yaşımda doğdum ve ondan sonraki her gün benim YENİ HAYAT'ım. Ebem de Psikiyatrist Şeyda ALKAN'dır. Sevgilerimle.
Yeni Hayat
Yeni HayatOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20198,3bin okunma
··
416 görüntüleme
Öğretmen Hanım okurunun profil resmi
O ilaçlara sığındı , ben kitaplara ...
N.G. okurunun profil resmi
Hep içimden geçiririm, yeryüzünde ne kadar insan varsa o kadar da ilginç hikâye vardır, diye . Hayat sizin karşınıza iyi bir hekim çıkarmış. Ve siz de bunu değerlendirip taşınızı altüst etmişsiniz. Kendi durumunuzda bir şeylerin ters gittiğini , sizi rahatsız eden bir şeylerin varlığını fark etmeniz... Ve sonraki çabalarınız... "Yeni Hayat"ınız güzelliklere çıksın... Orhan Pamuk'tan bir kitap okudum o da "Masumiyet Müzesi".
Çağlayan ASLAN okurunun profil resmi
Bu farkındalık abidesi olmam beni öldürecek en sonunda :) iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. 20-25 civarı kitabı var Orhan PAMUK'un benim de 5. falan. Külliyatını bitirmek istediğim bir yazar.
Reyhan okurunun profil resmi
Çok güzel yazmışsın kalemine sağlık👏👏
Çağlayan ASLAN okurunun profil resmi
Teşekkür ederim okuduğun için 🙏
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.