Anarşist Ahlâk. Çoğu kişi ismine bakarak bile bir ön yargıya bürüneceğini biliyorum. Ama kesinlikle herkesin okuması gerekiyor.
Kitap ilk olarak yaptığımız her davranışın nedenini ya zevk için ya da bir acıdan kaçmak için olduğunu söyleyerek başladı.
Yani elinizde son bir parça ekmek kaldığında onu başka biriyle paylaşmak size zevk vermeseydi bunu asla yapmazdınız. Aynı şekilde birinin elindeki son ekmeği çalmayı da. Bu iki eylemin sonuçları insanlık için ne kadar farklı olursa olsun, dürtünün her zaman aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu, zevk arayışıdır.
Yazar bu davranışları insan bazında değil insan-hayvan olarak incelemektedir.
İkinci konu olarak iyi-kötü kavramı üzerinde yoğunlaştı. Yazara göre otorite, din, yasalar yani hiçbir baskı sistemi olmadığında, insan seçimlerinde özgür olduğunda doğası gereği dayanışmayı ve iyiliği seçecektir.
Bahçedeki serçelere bakalım, bahçeye attığınız ekmek kırıntılarını yemeye herkesin katılması için, mensubu olduğu küçük topluma haber vermemek doğru olur muymuş? Hayvan da insan da genetik olarak dayanışma temellidir.
"İnsanda ahlak duygusu, koku ve dokunma duyusu gibi doğal bir yetenektir." Bu duygudan kurtulmak istesek bile beceremeyiz. İnsan için, dört ayak üstünde yürümek, ahlak duygusundan kurtulmaktan daha kolaydır."
Madem insan evrimsel olarak ahlâklı o zaman şu an neden kötülük yapılıyor, neden insanlar cinayet işliyor ya da çocuklara göz koyuyor sorularınızı duyar gibiyim. Yazar buna da cevap olarak; katil ve tacizcilerin nedenini toplumun geçmişten beri süregelen gelenek, görenek, din, yasa, sömürü gibi şeylerle baskılandığı için olduğunu söylüyor. Yani insan adam öldürmemesi gerektiğini, yasa hapse gideceksin; din, cehenneme gideceksin dediği için değil de gerçekten kendisi kötü bir şey olduğunu düşündüğü için yapmamalı. Kendi seçimi olmalı. Asıl ahlâk budur.
Sözümüzün sonunu yine kitabın yazarıyla yapalım:
"Insanları kesinlikle özgür bırakın; onları sakatlamayın."
"Çevrene yaşam saç. Aldatmanın, yalan söylemenin, dolap çevirmenin, kurnazlık etmenin seni küçülteceğini, alçaltacağını, seni daha baştan güçsüz göstereceğini, kendini efendisinden aşağı hisseden harem kölesine benzeteceğini bilmelisin. Sana zevk verecekse böyle davran, ama o zaman, peşinen bil ki insanlık seni önemsiz, aşağılık, güçsüz kabul edecek ve buna göre davranacaktır. Senin gücünü görmeyerek, sana merhamete -yalnızca merhamete- layık bir varlıkmışsın gibi davranacaktır. Kendi eylem gücünü kendin böyle kötürümleştirirsen, öfkeni insanlıktan alma.
Tersine güçlü ol. Ve bir kez büyük bir haksızlık ya da bilimde bir yalan, ya da başkasının dayattığı bir ıstırap görür ve algılarsan, bu büyük haksızlığa, yalana ve adaletsizliğe isyan et. Mücadele et! Mücadele ne kadar canlı olursa, yaşam da o kadar yoğun olacaktır. O zaman yaşamış olursun ve bu yaşamın birkaç saatini, çürümüş bataklıktaki ot gibi yaşamın yıllarına feda etmezsin.
iyi okumalar. :)