Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BİR ÜMMETİN OLUŞUM HİKAYESİ
a. Zayıflık Devresi Şimdi bir tarafta diktatör, büyüklük taslayan, Allah’ın kullarını kendisine ibadete çağıran, onları zayıf düşürüp hizmetçi, köle ve uşaklar edinen Firavun’u, diğer tarafta da bu azgın diktatörün köle edindiği izzet ve şeref sahibi bir halkı görüyoruz. Daha sonra Allah (c.c.) bu şerefli halkı, gasp edilmiş hürriyetine, elinden alınmış şerefine ve kaybolmuş izzetine kavuşturmak istedi. Bu halkın hürriyet ufkundaki ilk ışığı, büyük liderleri olan Hz. Musa’nın daha süt emen bir çocuk olarak ortaya çıkmasıydı: “İman eden bir kavim için (faydalı olmak üzere) Musa ile Firavun ’un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz. Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı. Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.” (1) b. Liderlik Devresi Bundan sonra, bu liderin büyüyüp olgunlaştığını görüyoruz. O, zulüm ve tuğyanı kabul etmeyerek bunlardan uzaklaştıktan sonra, İlahi destek yardımına geldi. Bunun üzerine o da bizzat hürriyetine koştu. Artık Allah onu kendisi için seçmiş ve ona risâletini yüklemişti. Halkının kurtuluşunu ona bağlamıştı. O, memleketine, imanla dolu, hakikatle desteklenerek dönmüştü. O zorbaya karşı çıkarak ondan, halkını hürriyetine döndürmesini, saygınlığını iade etmesini, kendisine iman edip tâbi olmasını istedi. Kur’an-ı Kerim’in bizlere anlattığı o büyük elçinin şu sözü ne kadar da acı bir olaydır: “O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine köle etmenin neticesidir.” (2) Ey Allah’ın kullarına hükmeden zorba! Onlar senin kulların değildir. Milletimi tahkir ve halkımı köle etmeni bir nimet, bir iyilik sayarak başıma mı kakıyorsun? Bu, yüce bir peygamberin ağzından çıkan bir hak çağrısıdır ve bu söz zorbanın tahtını yerle bir etmiş ve saltanatını sallamıştır: “Haydi Firavun’a gidip deyin ki: "Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi’nin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder. * (Kendisine Allah’ın emri tebliğ edilince Firavun) Dedi ki: "Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin! 'Musa, ‘Ben o işi, o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı’ dedi.” (3) c. Çatışma Devresi Şimdi de kuvvetin, hakka saldırıp galeyana geldiğine, müntesiplerine eziyet edip yardımcılarını nasıl da sindirdiğine dair öfkesini görmekteyiz. Sonra da hak taraftarlarının buna nasıl da sabrettiğine şahit olmaktayız. Batıl tarafta yer alanların, sırf ümitleri kırılmasın diye liderleri tarafından tatlı vaatler ve temennilerle nasıl aldatıldığını görmekteyiz: "Firavun ’un kavminden ileri gelenler dediler ki: ‘Musa ’yı ve kavmini, seni ve İlâhlarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksınız?’ (Firavun): ‘Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz’ dedi. Musa kavmine dedi ki: Allah ’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç takva ehlinindir.” (4) d. İman Devresi Bu noktada sabır, sebat, hak kulpuna sımsıkı sarılma, dâvasına iman ettikleri o lidere tâbi olma, iman ve akide yolunda her şeyi, hatta hayatı önemsemeyip feda etme hususunda ebedi örnekliği görmek ne güzel! Onlar, o zorbayı basit görerek şöyle karşı koydular: "Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin. Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır. ” (5) e. Ve Zafer Bütün bunları gördükten sonra, beşinci kısımda onun akibetini görmekteyiz. Bunun ne olduğunu biliyor musun? Kazanma, kurtuluş, zafer, başarı, ezilenleri sevindiren bir müjde, yükü sırtlamış olanların gerçekleşen emeli, yeryüzü ufuklarında yankılanan apaçık hak sedası: “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz sizi düşmanınızdan kurtardık.” (6) 1 Kasas,28/3-5 2 Şuara,26/22 3 Şuara 26,16-21 4 A’raf,7/127-128 5 Taha,20/72-73 6 Taha,20/80 |Hasan el-Benna
·
699 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.