Gönderi

Batı iktisat yapısını ve kavramlarını temel alan bazı düşünür ve yazarlar, kendi iktisadi doktrin eğilimine ve İslam hakkındaki hükmüne göre, İslam iktisat yapısını, liberal veya sosyalist bir yapı gibi görmüş ve göstermişlerdir. Yazar, liberalist veya kapitalist eğilimli ve İslam hakkındaki düşüncesi de müsbetse, İslamı kolaylıkla liberalist veya prekapitalist bir iktisat düzenine sahip olarak çizmiştir. Tersine, İslama düşman bir yazar, antiliberalist ve prekomünist bir yapıda göstermekte çekinmemiştir onu. Aynı şemayı, sosyalistlerde de görüyoruz: İslam düşmanı bir sosyalist, İslamı, hemeninden, bir derebeylik rejimi, en ileri bir halinde de, bir burjuva medeniyeti gibi tanımış ve tanıtmıştır. Tersine, İslamdan propagandaları için yararlanmak isteyen sosyalistler ise onu, kapitalizme başkaldırmış, tam bilinçlenememiş pre-marksist bir hareket gibi tasvir etmişlerdir. Hele, bu tartışmalar İslam ülkelerinde, belli bir siyasi tutumdaki çevrelerde yapılınca, tezatların, fikrî anarşinin haddi hesabı olmaz. Marksist bir derginin koleksiyonu karıştırılınca, çok kısa bir zaman farkıyla, İslamın, hem sosyalizmin müjdecisi olarak selamlandığını, hem de, İslâm ülkelerini kapitalizme peşkeş çekmiş bir dünya görüşü olarak itham edildiğini kolaylıkla görebilirsiniz. Bütün bunlardan çıkan bir sonuç vardır ve bütün bunların bağlanacağı bir kaynak vardır. İslam üzerine yazan bütün bu kişiler İslamı bağımsız bir hayat ve düzen olarak ele almamışlar, kendi görüş alternatiflerinin veya karşı alternatiflerin bir derivasyonu şeklinde görmüşlerdir.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.