Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
Fârâbî ve İbn Sînâ da Nübüvvet Konusu Felsefî Bir Bakış
Fârâbî ve İbn Sînâ da Nübüvvet Konusu Felsefî Bir Bakış • • • Müslüman filozoflarda “Akıl Teorisi” konusunu ele alan Fazlur Rahman, bu konuda Fârâbî ve İbn Sînâ çerçevesinde ki farklılıkları göstermeye çalışıyor. Psiko – Mantıksal – Metafiziksel temellerinde ele alınan nübüvvet doktrini, nefis ve onun güçleri hakkında ki Grek teorileri üzerine bina edildiğini söyler. Bunu üç kavramla dillendirir: Aristo'nun De Anima’sının Üçüncü Bölümünde ki aklî biliş doktrini, diğer ikisi de Müslüman filozofların geliştirdikleri Stoacılık ve Yeni Plantonculuk’tur. Fârâbî, akıl teorisi konusunu iki kısma ayırır: İnsan Aklı ve Faal Akıl. İnsan Aklı üç kusma ayrılır: “Bil Kuvve Akıl”, “Bilfiil Akıl” ve “Kazanılmış Akıl”. Farabi, Bil Kuvve Akıl’ın bütün insanlar tarafından paylaşılan ve düşük seviyede ki nefislerde olduğu gibi maddede bulunan bir güç olduğunu tanımlar. Bu tanımdan sonra ikinci bir üst seviyede “Bilfiil Akıl” gelmektedir. Faal Akıl anlamına gelen bu ikinci seviye, duygusal şeylerin sûretlerini veren, soyutlayan ve bunları akledilebilirlere veya tümellere dönüştüren bir nur olarak görür. Faal Akılda ise üç seviye var: “Peygamberi Akıl”, “Kutsal Ruh" ve “Aşkın Aklı”. İbn Sînâ, Fârâbî’de ki akıl teorisi gibi İnsan Aklı ve Faal Akıl şeklinde akıl teorisini iki ana başlığa ayırır. İnsan Aklı: Potansiyel Akıl, Bilmeleke Akıl ve Müfekkire Akıl ya da Müstefâd Akil, diye üç kısma ayırır. Faal Akıl ise Basit Müstefâd Akıl ya da Faal Akıl ya da Peygamberi Akıl diye farklı isimlerle bir kısımdan oluşturur. Fazlur Rahman, “Nübüvvet" başlığında akıllar teorisine dayanan nübüvvet anlayışını ele alıyor. Başlıca şu kısımlardan oluşur: Aklî Vahiy, Teknik ya da Tahayyulî Vahiy, Mucize, Dua, Büyü, Görev ve Hukuk. Bu başlıkta Fazlur Rahman, Fârâbî’nın nübüvvet hakkında ki akıl teorisi kısımlarının nasıl olduğunu açıklar. Fârâbî, nübüvvet yani peygamberlik hakkında kendisine olağanüstü akıl bahşedilen bu sayede haricî bir kaynağın öğretimi olmaksızın kendisi her şeyi bilen bir şahıstır, fikrini ileri sürer. Nebevi aydınlanması veya vahyin zorunlu bir şekilde “olağan felsefî düşünme” tarafından öncelediğini varsaydığı görülmektedir: Peygamberin aklının olağan bir şekilde düşünen bir zihnin geçtiği aşamaları geçmesi gerekir, ancak bundan sonra vahiy gelir. Fârâbî, peygamber ile sıradan bir insan arasındaki tek farkın Peygamber’in kendi kendini eğitmiş olmasıdır. Tüm bunların sonucunda Fârâbî’nin Nebevi Vahyi aklî bir seviyede ele aldığı üç husus çıkarta biliriz: - Peygambere sıradan akıldan farklı olarak olağanüstü akıl bahsedilmiş. - İlâhî gücün yardımıyla sıradan aklın geçmiş olduğu bilfiilleşme aşamalarını geçerek Nihai aydınlanmaya ulaşması. - Peygamberî melekeyi kendisinden aldığı Faal Akıl’la irtibata geçmesidir. Fazlur Rahman, İslâm’ın nübüvvet(peygamberlik) ve vahiy anlayışını Fârâbî ve İbn Sînâ’nın insan nefsinin bilişsel tabiatına dayanan anlayışlarını anlatır. Bu yaklaşımın esasını şu fikirler oluşturur: - Nübüvvet bir yetkinliğin sonucudur. - Yetkinlik, aklın nitelikli kullanımı ve fiile dönüşmesiyle ilgilidir. - Vahiy, bu yetkinliğe erişmiş kişide ortaya çıkar. - Peygamber, en yetkin kişi ve en büyük filozoftur. Fazlur Rahman, İslâm’da Nübüvvet, cev., Ömer Ali Yıldırım ve Mehmet Ata Az, Adres Yayıncılık, 1. Baskı, Ağustos 2017. Yunus Özdemir
İslam’da Nübüvvet  Felsefe ve Ehl-i Sünnet
İslam’da Nübüvvet Felsefe ve Ehl-i SünnetFazlur Rahman · Adres Yayınları · 201710 okunma
··
173 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.