Demler Adamakıllı
kuvvetlenince, Cavit Abi'yle ortaoyunu muhaveresine başlar-
lardı:
- Pilavın da pek güzel Cavit. Kaşığımı daldırayım mı?
- Aç kâseni de ben sana koyayım Dede.
- Olmaz! Sen önündekini ye! Bakarsın Cemilânım kızar mızar.
- Niye be?
- Sehim azalıyor Cavit sehiiim!..
Maksat güçlü dem üfleyen neyzeni güldürmek.
- Neyzen kısmı içinden gülmeyi öğrenmeli.
- Yani gülmemeyi değil mi Dedem.
- Caviiit!
Talebe gülüp de sesi bozarsa başarı kazanmış gibi sevi-
nir, fakat cezayı da verirdi.
Ağızdaki sazın altına hafif bir to-
kat...
tokat hafif ama, başpâre adamın dudaklarına bıçağın
tersi gibi çarpar.
Kahvede ekşi şeyler yasaktı.
Limonata, meyve suyu
hattâ ayran bile satılmazdı kahvede.
Bu da Cavit Abi'nin
başka bir fedakârlığıydı. Bunları satsa eminim kazancını
katlardı. Ama Cavit Abi kazancı parada aramıyordu ki...
Ayran mayran isteyen olursa soğukça, 'Biz satmıyoruz kar-
deşim!' derdi.
'Ekşi' lafı bile pek kullanılmazdı kahvede.
Sa- dece, o gün kötü üfleyen bir talebe olursa, Dede, yüzündeki
tebessümü hiç bozmadan, 'Ekşi mi yedin?' diye hafif yollu bir
tarizde bulunurdu.
SAYFA -24