Gönderi

Malatyalı Hamido'nun şehit edilmesi
PTT'nin Ankara Emek Şubesi'nden Kasım Önadım adıyla gönderilen bir paket, 14 Nisan 1978'de Malatya'ya ulaşır. Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, paketin üstündeki ismi görünce arkadaşı Önadım tarafından kendisine bir hediye gönderildiğini düşünür ve paketi alır. İşlerinin yoğunluğu nedeniyle paket birkaç gün belediyede kalır ve Fendoğlu ancak 17 Nisan günü paketi içinde ne olduğuna bakmadan eve götürür. Fendoğlu paketi evin salonunda, yanında gelini ve torunları da varken, "Kasım amcanız size çikolata göndermiş," diyerek açar ve bomba patlar. Fendoğlu ölür, gelini ve torunları yaralanır. Cinayetin olduğu gün Diyarbakır'da bulunan Emniyet Genel Müdürü Gündüz Atabek ve Jandarma Genel Komutanı Şahap Yardımcıoğlu Malatya'ya giderek vali, emniyet müdürü ve jandarma il komutanıyla bir toplantı gerçekleştirir.'CHP Malatya İl Örgütü ertesi gün yaşanabilecek olaylarla ilgili endişelerini açıklar ve yetkilileri arayarak gereken önlemlerin alınmasını ister. Ertesi gün sabahın erken saatlerinden itibaren başlayan olaylar bu endişelerinin haklı olduğunu gösterecektir. Kente dışarıdan gelenlerin katılımıyla büyüyen kalabalık, "Kahrolsun komünizm", "Katil Ecevit", "Müslüman Türkiye" ve "Dan Dan Hamido'ya intikam" sloganlarıyla yürüyüşe geçer. CHP'nin, TÖB-DER'in ve TÜM-DER'in binaları, yerel solcu basının büroları ve matbaaları tahrip edilir. Alevilere ait olduğu söyleyen iş yerleri, tekel bayileri, içki satılan lokantalar yakılıp yıkılır. Bunun ardından kitle Alevilerin yoğunluklu olarak yaşadığı ve solcu olarak bilinen mahallelere yönelir. Bu mahallelerde yaşayan halkın barikatlar kurması ve saldırganlarla çatışması, büyük bir katliamı önler, ancak çok sayıda ev ve işyeri ateşe verilir. Saldırılarda 8 kişi yaşamını yitirir, 20'si ağır 100e yakın kişi yaralanır, 960 işyeri tahrip edilir. Çilesiz Mahallesi'nde ise olan bitenin planlı programlı bir provokasyon girişimi olduğunu çok net gösteren bir vahşet yaşanır. Gazi Lisesi öğrencisi ve Alevi ailelere mensup 14- 1 5 yaşlarındaki üç çocuk bir arabaya bindirilerek götürülür ve işkence edildikten sonra kafalarına birer kurşun sıkılarak öldürülür. Çocukların cesetleri Beylerderesi'nde tren raylarının üzerine bırakılmış halde bulunur. Aslında provokasyonun başlangıcı Fendoğlu'nun ölümünden iki gün öncesine kadar götürülebilir. O gün "Bilim ve Kültür Derneği" imzasıyla "Milletim Uyan" başlıklı bir bildiri dağıtılır. Bildiride şöyle denilmektedir: Milletini seven subay, öğretmen, memur, talebe, işçi, köylü, kendini devletin, milletin temiz ideallerine adayan değerli kardeşlerimiz, komünistler tarafından kahpece şehit edilmişlerdir. Müslümanlar, bizi yok etmeye yönelen İslam ve millet düşmanlarının karşısında, müdafaa kavgasında birleşelim. İçinde bulunduğumuz zor günler, bütün Müslümanları bir araya getirmelidir. Vedatlar, İbrahimler; sizlerin bıraktığınız yerden davamız daha da yükselecek, komünist katillerden intikamınız mutlaka alınacaktır. Güvenlik güçleri ikinci günün sonunda saldırılara müdahale ettikten sonra bu sefer şehirde "içme suyuna zehir katıldı" şeklinde söylentiler yayılır, bunun üzerine valilik tahlil sonuçları gelene kadar musluk sularının içilmemesi talimatı verir. Bu esnada söylentileri güçlendirmek için hastanelere zehirlenme başvuruları yapılır. Malatya'ya geldiğinde Türkeş'i evinde ağırlayan Muhittin Turgut'un sahibi olduğu Doğu Özel Hastanesi'ne yaklaşık 200 kişinin zehirlenme şikayetiyle başvurması bir tesadüf olmasa gerektir. Fendoğlu'na gönderilen bombaların aynıları, yine benzer bir şekilde Ankara'dan postaya verilerek Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine, CHP İlçe Başkanı Memiş Özdal'a, Adıyaman Emniyet Müdür Yardımcısı Abdülkadir Oltu'ya ve Ahmet Akalın adlı Adanalı bir işadamına da gönderilir. Özdal şüphelenerek paketi kabul etmez, postaneye geri gönderilen paketi açan iki memurdan birisi ölür, diğeri ağır şekilde yaralanır. Diğer iki bombalı pakete ise hedeflerine ulaşmadan güvenlik güçlerince müdahale edilir. Bu birbirinin aynısı bombalar incelendiğinde, daha önce 16 Mart katliamında ve Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi' ne yönelik saldırıda kullanılan bombalarla aynı tipten olduğu anlaşılır. Bombanın izine ulaşmak için Ülkü Ocakları'nın eski genel başkanı Muharrem Şemşek'in de çalıştığı Ankara Nükleer Araştırma Merkezi'nde arama yapılır, merkez bir süre kapatılır, Şemşek ve birkaç ülkücü gözaltına alınır, ancak daha sonra mahkeme tarafından serbest bırakılır. Böylece Fendoğlu cinayetinin ve sonrasında yaşanan katliamın üstü de, tıpkı benzeri sayısız cinayet ve katliamda olduğu gibi örtülmüş olur...
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.