Gönderi

BBP ve ideolojisi 28 Ağustos 1992'de, kurulacak parti için tutulan bina İstiklal Marşı ve Kuran okunarak açılır ve "Milli Mutabakat Çağrısı" isimli bir metinle partinin ideolojik-politik hattı ortaya konulur. 12 Eylül sonrasının "sivil toplumculuğundan" hayli feyz alan bu metin, "vesayetçi, tepeden inmeci, militarist" diye nitelendirdiği rejime karşı, "sivil" bir İslami-milliyetçi çizgiyi savunur ve Türk sağ geleneğine uygun bir şekilde "milli irade" fetişizmine yaslanır. 6 Aralık 1992'de toplanan Siyasi Karar Kurultayı'na 1500 delege ve 20 bin taraftar katılır. Salonda asılı pankartlarda "inancımız ölçümüzdür", "Hakim değil hadim devlet'', "Vahiy kaynağımız, sünnet dayanağımız", "Çağrımız İslam' da dirilişedir", "Tavan-taban kopukluğuna son", "İslam' da dirilerek, sonsuzluğa yürüyelim'', "Siyasette meşveret, ülkede bereket" yazıları göze çarpmaktadır. Bir yandan İslami vurgular, öte yandan bir "liberal" devlet vurgusu ve aynı zamanda "tek adam"a karşı kolektif bir yönetim iddiası, bu pankartlara yansımış durumdadır. Kurultay sonunda partileşme kararı alınmış ve Sivil İnisiyatif Programı denilen bir sonuç bildirgesi okunmuştur: Programda, sivil toplum; kendisine sahip çıkan toplum olarak tanımlanmış ve siyasal iktidarın, bireylerin kendi rızaları doğrultusunda, katılımcı, dayanışma ve işbirliği temelinde gerçekleştirilmesi gerektiği önerilmiştir. Yazıcıoğlu, oylamaların ardından yaptığı teşekkür konuşmasında siyasetin koltuk yarışı haline geldiğini vurgulamış ve "Ne tarafa bakarsanız lider sultaları, lider karizmaları, liderin yanılmazlığı, liderin vazgeçilmezliği..." sözleriyle aslında Türkeş'in MÇP üzerindeki sorgulanamaz egemenliğini işaret etmiştir. Yazıcıoğlu, "Yeni Oluşum"un önerdiği siyaset anlayışının, tek kişinin hakimiyetine alternatif olarak sundukları danışma üzerine kurulduğunu belirtmiştir. Yazıcıoğlu, ayrıca İslamiyet'i temsil etme gibi bir iddia taşımadıklarını, sadece İslamiyet'e hizmet etme amaçlarının olduğunu ifade etmiştir. (Bayraktar, 2016: 100) 29 Ocak 1993 tarihinde yeni parti Büyük Birlik Partisi adıyla kurulmuş, amblem olarak da hilalin içindeki gül seçilmiştir. Partinin kurucuları Muhsin Yazıcıoğlu, Esat Bütün, Ökkeş Şendiller, Ahmet Er, İsmet Gür, Saffet Topaktaş, Hasan Çağlayan, Mahir Damatlar, Abdürrahim Karakoç, Nevzat Bor, Ahmet Özdemir, Mehmet Ekici, Ahmet Hamdi Turgut olmuş, daha sonra ise Muhsin Yazıcıoğlu genel başkanlığa getirilmiştir. BBP'nin kuruluşu açıkça "lidere biat"ın ve başbuğ kültünün reddi anlamına gelmektedir. Metin Kaplan'ın 20 Ocak 1994 tarihli Ortadoğu gazetesinde yayımlanan yazısındaki, "Onlar, 'Biz ülkücüyüz ama Türkeşçi değiliz, Türkeş'e karşıyız.' diyorlar. Böyle bir tavır, 'Ben Müslüman'ım ama Hz. Peygamber'e inanmam.' demeye benzer ve gülünç sayılma haysiyeti bile yoktur," şeklindeki satırlar, durumun ülkücü cenahta yarattığı tramvayı ve meseleye bakışı göstermesi açısından son derece önemlidir. Buna karşılık olarak ise örneğin Ökkeş Şendiller, Nizam-ı Alem dergisinde Şubat 1996'da yayımlanan yazısında şöyle demektedir: Davayı kişilerle, bir adresle veya bir siyasi oluşumla özdeşleşmiş olarak görürseniz yanılırsınız. Kişiler inandığınız davayı layıkıyla temsil edemeyebilir. Ya da bir adrestesiniz ve o adres davanızın ölçütlerinden sapma gösterebilir... Bizce davayı satmak, vatanı satmak, devleti satmak, inancı satmak, namusu satmaktır. Yani bizi biz yapan değerleri satmaktır... Biz dün de aynı doğruları söylüyorduk, bugün de aynı doğruları söylüyoruz. Dün de "Kanımız aksa da zafer İslam'ın!" diyorduk, bugün de aynısını söylüyoruz. Dün de "Çağrımız İslam'da dirilişedir." diyorduk, bugün de aynısını diyoruz. (Bayraktar, 2016: 107) Yine Nizam-ı Alem'de ve son derece manidar bir şekilde "Meşveret" adlı köşede yayımlanan bir yazıda, liderlik meselesine dair şöyle denilmiştir: Karizmatik lider anlayışı, lider-teşkilat-doktrin anlayışı, 1985'lerden sonra da terk edilmediği için, yetişmiş on binlerce ülkücü ve yetişmekte olan büyük bir gençlik kitlesi harekete olan bağlılığını yitirmiş ve harekete gerekli desteği verememiştir. "Başbuğ nerede biz oradayız!", "Lider-teşkilat-doktrin!" gibi sloganlarla hareketin yeniden şekillenebileceğini zanneden birtakım insanlar, ciddi bir istişare ile hareketin problemlerini tartışıp çözümler bulmaktan kaçınmışlar ve Türkiye'nin ve çağın şartları doğrultusunda görüş üreten insanlarımızı ya ihanetle, ya da korkaklıkla suçlamışlardır, 1980 sonrası oluşturulan ülkücü kurumların yöneticilerinin sadece Ankara'da oturan ve Türkeş'e sadakatinden şüphe edilmeyen ülkücülerden seçilmesi ve Avrupa'daki Türk işçileri ve Türkiye'deki seviyeli ülkücülerden yararlanmaya yönelik katılımcı bir model oluşturulamadığı için hareketin yetiştirdiği insanlar birbirleri ile mücadele eder hale gelmiştir. (Bayraktar, 2016: 108) BBP lider kültüyle birlikte, Ülkücü Hareket'in kutsalı olan devlet konusunda da MHP'den farklı şeyler söylemiş, farklı bir pozisyonu savunmuştur. "90'ların ruhu"nun damgasını vurduğu bu pozisyon, 12 Eylül' de devlet zulmüne maruz kalmanın da etkisiyle biçimlenmiş, devleti kutsamayı reddederek onu refaha ve demokrasiye ulaşmanın bir aracı olarak tarif etmiştir. BBP programında esas vurgu "sivil toplum"a yapılmış, devlet ise halkın hizmetkarı olarak tanımlanmıştır. Bunun yanı sıra BBP programında iki "liberal" yönelimi daha görmek mümkündür: Bunlardan ilki yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, diğeri ise "hür teşebbüs"tür. Programda MHP'nin merkeziyetçi söylemine karşılık olarak bir tür adem-i merkeziyetçilik, korporatist ekonomi modeline karşılık olarak ise devletin küçültülmesini ve özelleştirmeleri savunan bir ekonomi anlayışı savunulmuştur. BBP'nin MHP karşısında kendini sınadığı ilk seçim 1994 yerel seçimleri olmuş, BBP bu seçimlere statüko karşıtı bir söylemle, kendini düzen karşıtı bir parti olarak göstererek ve MHP karşısında kendini ispatlama iddiasıyla girmiş, ancak sonuç büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. MHP bu seçimlerde %8lik bir oyla 1980 öncesi hiçbir zaman yakalayamadığı bir oy oranına ulaşırken, BBP %1,3 gibi düşük bir oy almıştır. 1995 yılında yapılan genel seçimlere ise BBP seçim barajını gerekçe göstererek ANAP çatısı altında girmiş ve parlamentoya yedi milletvekili sokmuştur. ANAP yönetimine Refah Partisi ile koalisyon kurma çağrısı yapan, aksi takdirde istifa edeceklerini söyleyen BBP'liler, bunun gerçekleşmemesiyle beraber istifa kararı almışlar ve ANAP'ta kalmayı tercih eden Esat Bütün hariç diğerleri partiden ayrılmışlardır.
·
48 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.