Bebekleri sevmeyen var mıdır? Onlar güzeldirler, sevimlidirler, gözleri kocaman, elleri yumuk yumuktur… Daha bir lokmacıkken anlamsız gibi görünen bakışları, parmağımızı minik elleriyle sıkışları, tombul popoları, ısıra ısıra yiyip bitirme hissi veren kar gibi ak etleriyle, içinde dünyanın en ballı yemişlerini saklayan birer torba gibidirler.
Ama ben, biraz daha büyüyüp çocuk ‘sıfatı’ kazananları; zeki, kurnaz, uslu, utangaç gibi özelliklerle tanımlanmaya başlananları daha çok severim. Şöyle dört-beş yaşlarında, konuşmayı iyiden iyiye becermeye başlamış, karşınıza alınca büyükler gibi konuşmaya heves edip de sohbet dediğimiz o güzel zamanlara ortak olabilenlerdir bunlar. Ne yalan söyleyeyim, bu yaşından küçüklere olduğu gibi, bu yaşını geçmişlere de pek ısınamam.